Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Ankara’ya küstü mü? Aliyev’in İstanbul’da Medeniyetler İttifakı toplantısına katılmaması, bu soruyu gündeme getirmişti. Türkiye’nin Ermenistan sınırı açacağına ilişkin haberler üzerine Aliyev’in tepki gösterdiği ve İstanbul’a gelmediği kanaati yaygındı.
Bu konuda görüştüğüm üst düzey diplomatlar, Bakü cephesinde bir alınganlık, rahatsızlık hissedildiğini, ancak bunun “küskünlük” olarak tanımlanamayacağını söylediler. Tepkinin daha çok Azeri kamuoyunun bir bölümünden geldiğini, yönetim düzeyinde ise küslük olarak nitelenebilecek bir durumun söz konusu olmadığını belirttiler. Bu yargılarının gerekçelerini de şöyle özetlediler:

Olumlu işaretler
“1- Aliyev küsmüş olsaydı, İstanbul’a kızını göndermezdi. Büyükelçisini göndermekle yetinirdi. Oysa kızını göndererek, ince bir ayar yapmış oldu. Bu, yakınlığın bir ifadesi olarak görülmeli. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de Aliyev’in kızıyla görüşmesi, yakından ilgilenmesi de bir başka olumlu gösterge.
2- Cumhurbaşkanı Gül ve ardından ABD Başkanı Barack Obama, Aliyev’i telefonla aradı. Aliyev’in Obama’yla görüştükten sonra Gül’ü arayıp bilgi vermesi, ilişkilerde kamuoyuna yansıdığı gibi ağır bir kırgınlık olmadığının işareti sayılmalı. Azerbaycan halkının bir kesiminin gösterdiği tepki, olduğu gibi Aliyev’e mal edilmemeli.”

Üçlü mü, dörtlü mü?
Kuşku yok ki, Cumhurbaşkanı Gül’ün, 6 Nisan’da Obama’yla görüştükten sonra Aliyev’i araması, gönül alıcı bir tutum. Gül’ün, bu görüşmede Aliyev’i, “Türkiye ne yapıyorsa Azerbaycan’ı da düşünerek yapar” güvencesini tekrarladığına kuşku yok. Ayrıca, ABD Başkanı Obama’nın da, bir gün sonra 7 Nisan’da Aliyev’i telefonla aramasının da güven artırıcı bir işlev gördüğü söylenebilir. Telefon diplomasisinin etkili olduğunu ve havayı normale yakınlaştırdığının önemli bir göstergesi de Aliyev’in, Obama’yla görüştükten sonra aynı gün Cumhurbaşkanı Gül’ü araması ve görüşme hakkında bilgi vermesi.
Bu arada telefon diplomasisinin üç liderle sınırlı kalmadığı yönünde Ankara’ya ulaşmış haberler de var. Bu haberler, Aliyev, Cumhurbaşkanı Gül’ü bilgilendirdikten sonra Ermenistan Devlet Başkanı Sarkisyan’ı da telefon aradığı yolunda. Telefon diplomasinin üçlü değil dörtlü olduğu, bunun da olumlu bir gelişme sayılması gerektiği diplomasi kulislerinde dillendiriliyor.

Gül’ün yaklaşımı
Türkiye, bir süredir Azerbaycan’ı da gözeterek Ermenistan’la ilişkileri normalleştirme çabası içinde. Özellikle Gürcistan olayından sonra Erivan’ın da Ankara’ya yaklaştığı, sıcak mesajlar gönderdiği biliniyor.
Cumhurbaşkanı Gül’ün, bu kez Obama ve Aliyev’e de yansıttığı tahmin edilen görüşü şöyle özetlenebilir:
“Kafkasya duvar da olabilir, kapı da. Herkes, duvar değil, kapı olması için gayret etmeli.”
Gül, Yukarı Karabağ sorununun çözülmesi, Türkiye-Ermenistan, Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesinin herkesin ulusal çıkarına olduğunu düşünüyor. Bölgenin zengin kaynakları ve konumu esas alınarak ortak büyük projelerin gerçekleşebileceğine inanıyor. Her fırsatta Erivan’a bu yönde çağrı yapıyor. ABD Başkanı Obama’nın ziyareti sırasında da aynı yaklaşımı gösterdiği söylenebilir.

Sınır hemen açılır mı?
Çankaya, sınırın 16 Nisan’da açılacağı yönündeki haberi kesin bir dille yalanladı. Şu anda Türkiye ile Ermenistan arasındaki görüşmeler sürüyor. Henüz sınır açacak bir düzeye gelmiş değil. Çünkü, sorunlar çok boyutlu. Tabii Yukarı Karabağ boyutu da var. Ermenistan’ın, işgali altında tuttuğu Karabağ’daki 7 bölgeden 5’inin Azerbaycan’a ait olduğunu kabullenme ve buralardan çekilme eğilimi içinde olduğu yansıyor. Yukarı Karabağ sorunun bir anda çözülmesi elbette beklenmiyor.
Ama bu konuda olumlu adımlar atılması da olasılık dışı değil. Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normale yaklaşmasının da bu süreci olumlu yönde etkileyeceği beklentisi de var. Ancak, bu sınırın hemen açılacağı anlamına gelmiyor. Bu, Ermenistan’ın sorunun tümüne dönük önemli adımlar atmasına bağlı görünüyor.