ABD’nin Kuzey Irak’ta görev yapacak Türk birliklerinin ABD’li komutana bağlı olmasını istemelerinin, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde yarattığı rahatsızlık büyük...
O kadar büyük ki, Türk Silahlı Kuvvetleri, komutanlık sorunu dahil, ABD askerlerinin faaliyetlerinin bağlı olacağı kurallar, geçerli olacak hukuk ve operasyon sonrasındaki görev ve işbirliği ile Irak’ın nasıl yapılanacağı konularında mutabakat imzalanmadan, 18 Şubat’ta TBMM’nin yabancı asker bulundurma izni vermesinin tarihi bir yanlış olacağını düşünüyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesi, bu konularda önce ABD’nin imzasının alınması, sonra izin verilmesinin doğru olacağı düşüncesinde. ABD’nin düşündüğü çapta bir operasyonda, Türkiye’nin öncelikle kendi ulusal çıkarlarını gözetmek zorunda olduğunu vurgulayan komuta kademesindeki değerlendirme şöyle:
"Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kuzey Irak’ta görev üstlenmesinin amacı öncelikle Türkiye Cumhuriyeti’nin ülke ve ulus bütünlüğü aleyhine olabilecek gelişmelere karşı önlem almak, göç ve katliam girişimlerini önlemek, huzur ve güveni sağlamak; Irak’ın toprak bütünlüğünün korunmasına yardımcı olmak, Türkiye ve Irak’a zarar verecek sınır değişikliklerine izin vermemektir. Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye’nin ulusal nitelikli bu siyasi amaçlarını gözetmek için görev yapacak ve bu amacı gerçekleştirmeye dönük askeri amaçlar belirleyecektir. Bölgede bir PKK tehdidi olduğu da unutulmamalıdır. Bu koşullarda, ulusal bir görev yapacak olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin operasyon öncesinde, operasyon sırasında ve sonrasında bu amaçlara uygun işlev görebilmesi için her şeyin önceden mutabakat metninde yer alması ve ABD’nin buna imza atması gerekir. Bu yapılmadan TBMM’nin yabancı asker bulundurmaya izin vermesi tarihi bir hata olur. Ayın 18’ine kadar askeri, ekonomik ve operasyon sonrasına ilişkin anlaşmalar yapılmalı ve imza altına alınmalıdır."
Türk Silahlı Kuvvetleri, ulusal bir görev yapacak olan Türk askerinin, kendi emir-komuta zinciri dışında yabancı silahlı kuvvetlerin emir-komuta zinciri altına giremeyeceğini her fırsat ve zeminde vurguluyor. Bu konuda yapılan değerlendirme ise şöyle:
"Türk askeri Gurkha değildir. İngilizlerin Nepal’den getirdikleri Gurkhalarla Türk Silahlı Kuvvetleri karıştırılmamalıdır. Böyle bir yaklaşım göstermeye kimse cüret edemez. Bu şaşkınlık olur. O zaman adama sorarlar, bu topraklarda senin işin ne? Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ne amaçla görev yapacağı bellidir. Bir işbirliği yapılacaksa bunun kuralları olur. Bu işbirliği içinde böyle tarihi önemi olan olaylarda sadece Türk Silahlı Kuvvetleri değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün kişi ve kurumlarının, tarihe, Cumhuriyetimize ve Atatürk’e karşı sorumluluğunun bilincinde hareket edeceğine kuşku yoktur."
Askerler, sadece operasyon öncesinin değil operasyon sonrasının da mutabakata bağlanmasının önemi üzerinde duruyorlar. Gerek askeri, gerekse siyasi konularda Barzani’nin doğrudan söyleyemediği düşünce ve önerilerin ABD’liler tarafından gündem getirildiği ve zaman zaman Barzani’nin ağzıyla konuşulduğuna da dikkat çekiyorlar. Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması için operasyon sonrasındaki oluşumun belirleyici olacağını vurguluyorlar. Etnik esaslı bir federasyon yapısının hem Irak’ın bütünlüğünü bozacağı, hem ileriye dönük tehditler oluşturacağı düşüncesi hakim. Bunun yerine, coğrafi esaslı kantonal veya özerk yapılara dayanan ancak güçlü bir merkezi idareye bağlı yapının hem toprak bütünlüğünün korunması, hem de üniter niteliğe yakın bir oluşumun gerçekleşmesi için daha yararlı olacağı savunuluyor. Ekonomik, mali, askeri ve dış politika alanlarında güçlü bir merkezi yönetime sahip, ancak coğrafi esasa dayalı olarak yerel yetkiler taşıyan bir yapının mevcut ve gelecekteki sorunların aşılmasını sağlayacağı vurgulanıyor.
Özetle askerlerin yaklaşımı, Ankara’nın ABD ile askeri, siyasi ve ekonomik alanlarda detaylı anlaşmalara varıp, bu anlaşmaları imza altına almadan, harekete geçmesinin yanlış olacağı yönünde...