Ramazan başladı. Bugün birinci gün.
Oruç tutmanın sosyal yönlerinden birinin "tokun açın halinden anlaması" olduğunu söyleyebiliriz.
Ancak, son yıllarda kamuoyuna yansıyan iftar yemeklerinin ihtişamı ve "seçkin" davetlileri orucun sosyal yönüyle pek kimsenin ilgilenmediğini gösteriyor.
Son yıllarda olduğu gibi bu yıl da, bugünden başlayarak görkemli iftar yemekleri verilecektir.
Parti liderleri, milletvekilleri, bakanlar, büyük işadamları, bankacılar, zenginler, ünlüler iftar yemekleri yarıştıracaklardır.
Beş yıldızlı otellerde iftar yemekleri birbirini izleyecek, boş salon bulmakta zorluk yaşanacaktır.
Bu yemeklerin davetlileri de yine davet sahipleri gibi hali vakti yerinde insanlar olacaktır.
Zenginler zenginleri, siyasetçiler siyasetçileri, gazetecileri, televizyoncuları, işadamları siyasetçileri, siyasetçiler işadamlarını iftar sofralarında ağırlayacaklardır.
Ankara ve İstanbul ünlü iftar yemekleriyle basına yansıyacaktır.
Artık bu görüntüler giderek geleneksel hale geldi.
Tıpkı, dini vecibelerin sosyal amaçlarına zıt bir şekilde, gösteriş içinde kurban kesilmesi, bayramların yurtdışında veya içinde beş yıldızlı otellerde tatil olarak değerlendirilmesi gibi...
Yüzlerce hali vakti yerinde kişiye karşılık esasıyla verilen görkemli iftar yemeklerinin parti veya şirket hesabına fatura edilmesi dini veya sosyal amaçla ne kadar örtüşebilir...
Eğer böyle iftar yemekleri verecek güçte insanlar varsa bunu yoksul insanlarımız için kullanmalıdırlar. Tabii reklam veya propaganda aracı olarak kullanmadan.
Krizin binlerce insanı işsiz bıraktığı, ucuz ekmek kuyruklarının gün doğmadan uzamaya başladığı, aşevlerinin önünde yaşlıların, kimsesizlerin, sokak çocuklarının bekleştiği bir ortamda iftar yemeklerinin bu insanlara verilmesi gerekir.
Başka türlü iftar yemeği yarıştırmanın ne sevabı olabilir ki?
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025