ABD Başkanı Clinton'ın Ankara'daki temasları sırasında önemli konuşmalardan birini de insan hakları konusunda, Devlet Bakanı Mehmet Ali İrtemçelik yapıyor.
Önce, İrtemçelik'in durumu saptayan gerçekçi, samimi sözleri:
"Teknoloji belki mükemmeli yakalamıştır, yakalayacaktır, ama aynı şeyi insan toplumları için söylemek zordur. Hukukun üstünlüğü, çoğulcu, katılımcı demokrasi, insan hakları değerleri, kayıplarımızın bilincinde olarak dünyayla paylaştığımız değerlerdir. Bugünkü düzey itibariyle profilimizin çok iyi olduğunu söyleyecek bir konumda değiliz. Ancak eğilip bükülecek, özür dileyecek bir durumda da değiliz. Özür dilemiyoruz."İrtemçelik, özür dilemiyor,
"çünkü" diyor, Başkan Clinton'a:
"Hukukun üstünlüğü, insan hakları gibi konularda eksiklerimiz bizim tercihlerimiz değil. Arzu ettiğimiz bir durum değil. Türkiye'nin onar yıllık dönemler halinde son 20 yılına baktığınızda, çok pahalıya mal olan terörün yarattığı sosyal travmayı görür ve bu travmayı geçiren her ülkenin, Türkiye'nin gösterdiği savunma refleksini göstereceğini anlarsınız. Ulus ve toprak bütünlüğüne yönelen bu şiddetli terörün yarattığı açık ve yakın tehlike, Batı ile Türkiye arasında bu değerler açısından gözlenen mesafenin kaynağıdır.""Ama şimdi" diye devam ediyor, Bakan İrtemçelik:
"Terör örgütü PKK'nın başının yakalanmasından ve örgütün etkinliğini büyük ölçüde yitirmesinden sonra oluşan koşullara paralel olarak, Meclis'te ve kamuoyunda önemli bir çoğunluk desteğine sahip hükümetimiz, demokratikleşme ve insan hakları konusunda çok önemli adımlar atmaya başlamıştır. Oluşan bu yeni iklimde Türkiye, demokrasinin, insan haklarının çıtasını çok geniş bir toplumsal uzlaşıyla niteliksel olarak en yüksek noktaya çıkaracak durumdadır ve bu siyasi iradeye sahiptir."İrtemçelik bu iradenin hedefini de şöyle açıklıyor:
"İhtiyaç duyulanla, yapılabilecek olan arasında optimum noktayı bulmak. Atatürk Cumhuriyeti'nin temel niteliklerini tehlikeye düşürmeden bu çabalara yön vermek. 21. yüzyılda, Avrasyalaşma sürecinde, Türkiye'nin üstlenmeyi taahhüt ettiği rolün bilincindeyiz. Tarihin bu çağrısına cevap vermek için birikimimiz, kültürel mirasımız, uluslararası sorumluluk duygumuz ve ulusal özgüvenimiz vardır. Hiç uzak olmayan bir gelecekte bütün yaralarımızı ulusal dayanışma bilinci içinde saracak gücümüz mevcuttur."İrtemçelik'in bu gerçekçi ve özgüven yansıtan sözleri, Başkan Clinton'ı etkiliyor. Başkan, Bakan'ın yanına gelerek, kutluyor ve
"Sayın Bakan çok büyük bir iş yapıyorsunuz. Başarılar dilerim" diyor.
* * *
İRTEMÇELİK, ertesi gün ANAP Grup Toplantısı'nın kapalı bölümünde, bu konuşmasını açarken iki önemli ölçü koyuyor...
"Yeni yüzyılın" diyor,
"Türkiye'yi ıskalamaması için Türkiye'de insanın çiçeklenmesinin önündeki engeller kaldırılmalıdır."
"Bunu yaparken" diye devam ediyor:
"İki temel konuda dikkatli olmamız gerekli. Tehdit perceresinden baktığınızda iki büyük tehlike görünüyor:
1- İrtica,
2- Bölücülük.
Bu pencereden baktığınızda yapmamız gereken şudur:
1- Dinine samimiyetle bağlı, günlük yaşamında manevi değerlerini solumak isteyen insanları rahatsız etmemek, ama insan hakları kalkanının arkasında Cumhuriyet'in laik niteliğinin kemirilmesine karşı uyanık olmak,
2- Çağın akışının getirdiği insani talepleri, çağdaş ölçülerle ve ulusal ahengimizi daha da pekiştirecek şekilde karşılamak, ama etnik farklılıklara dayalı yeniden yapılanma önerilerine karşı yine irtica kemirmesinde olduğu gibi uyanık ve kesin tavırlı olmak."
İrtemçelik'in, Clinton'a ve grubuna yaptığı bu analiz, Türkiye'nin sorunlarına ve koşullarına gerçekçi bir yaklaşım niteliğinde.
Bu yaklaşım, hükümetin sorunlara bakış açısını oluşturacak önemde görünüyor.
Yazara E-Posta: fbila@milliyet.com.tr