Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Polonya gezisinde beklediği desteği fazlasıyla buldu. Polonya, Türkiye'ye Avrupa Birliği'ne üye olması için gösterdiği desteği 1 Mayıs'ta birliğe üye olduktan sonra da devam ettireceğini açıkladı.
Polonya'nın Türkiye'ye karşı tarihten gelen sempatisi bugün de devam ediyor. Rusya ve Almanya'nın baskıları karşısında Osmanlı'nın desteğini yanında gören Polonya, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üye olmasını samimiyetle destekliyor.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, temasları sırasında Polonyalı yetkililer arasında Türkçe bilen sayısının fazla olmasını hayretle, takdirle karşılıyor.
Gül'le temaslarının sonrasında sohbet olanağı bulduk.
Dışişleri Bakanı'nın gözü kulağı New York'ta. Kıbrıs'la ilgili müzakere şansının yitirilmemesini, Annan ve Rum tarafının karşılıklı anlayışa uygun davranması gerektiğini her fırsatta vurguluyor.
Gül, şu değerlendirmeyi yapıyor:
"Biz Kıbrıs sorununu Avrupa Birliği'nin şartı olarak görmüyoruz. Avrupa Birliği'nin şartları Kopenhag kriterleridir. Biz de onları yerine getirdik. Birkaç küçük düzenleme kaldı. Bu konularda bir eksiklik bırakıp olumsuzluk anlamında fırsat ve gerekçe vermemeliyiz. Kıbrıs'ta anlaşmaya varılmasının Avrupa Birliği sürecine katkısı olacağını biliyoruz ama bizim açımızdan bu bir şart değildir. Umarım müzakere adaya taşınır ve o süreç bir çözümle sonuçlanır."
Dışişleri Bakanı Gül, Türkiye'nin bir yargı reformuna yönelmesi gerektiğini vurgularken, hem kendisi ile ilgili, hem de genel olarak yöneltilen dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin soruyu şöyle yanıtladı:
"Ben bu konuya bir bütün olarak bakılması gerektiğine inanıyorum. Sadece milletvekili dokunulmazlığı ile sınırlı değil, yargı alanında topyekün bir yenileme yapmamız lazım. Bir reform yapmamız lazım. Ve bunu süratle uygulamamız lazım. Bana gelince; dokunulmazlığımı kaldırsınlar. Ben iki dönem önce de partim azınlıkta iken komisyona gidip 'dokunulmazlığımı kaldırın' demiştim. Bugün komisyona çağırırlarsa, aynı şeyi söylerim."
Dışişleri Bakanı Gül, iktidarın bazı konularda (YÖK gibi) önce girişimde bulunup sonra geri adım attığına ilişkin bir soruya da şöyle karşılık verdi:
"Transformasyon kolay bir iş değil. Kolay olmuyor. Devrim yapmıyorsunuz. Devrimle uğraşıyorsunuz. Bu nedenle her şeyi izah ederek yapmak durumundasınız. Bir iktidarın büyük bir çoğunluğu olabilir. Bu nedenle her dediğini yaptırması beklenebilir. Ancak bu aynı zamanda bir sorumluluk da getirir. Çoğunluğu bir dikta olarak anlamamak lazım. Bizim böyle çoğunluğa dayalı bir dikta anlayışımız ve uygulamamız söz konusu olamaz. Dediğim dedik bir anlayışa sahip değiliz, olmamalıyız. Bu nedenle anlatarak, izah ederek, en geniş uzlaşmayı sağlayarak uygulama yapmaya çalışıyoruz."
Gül, AKP iktidarının seçim beyannamesindeki taahhütlerinin böyle bir anlayışla yerine getirdiğini ve beyannameyi de hükümet programı gibi hazırladıklarını anlattı.
Gül, Türkiye'nin reformlarını tamamlamasının ülke ekonomisi için de çok önemli olduğunu vurgularken, Polonya'yı örnek verdi. Polonya'ya kısa bir süre içinde 80 milyar dolar yabancı sermaye geldiğini anımsatan Gül, aynı konuda Türkiye'ye yönelik soruları rakam veremeden, "çok az" diyerek yanıtlayabildiğini belirtti.
Gül, bu eksiklik konusunda bürokrasinin suçlanmasının yanlış olacağını, bürokrasinin karşısında kararlı bir siyasi irade gördüğü zaman engel değil aksine yardımcı olmaya çalıştığını kaydetti.