CHP’nin İstanbul Büyükşehir belediye başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu, dürüst siyaset açısından bir sembol isim haline geldi. CHP, seçim kampanyasını bu anlayışa oturttu. Bu doğru bir anlayıştır ve sadece CHP ile sınırlı kalmamalıdır.
Bahaneye gerek yok
Mehmet Sevigen’in partideki görevlerinden istifa etmesi doğru bir karardır. Sevigen’in savunduğu gibi bir para ilişkisi kurulmamış olsa bile, aracılık yaptığı bir alışveriş sonrasında kâr ortaklığı teklifini kabul etmesi etik değildir. Ortaklık için gereken parayı yatırmamış olması onun bu niyetini ortadan kaldırmaz. Nitekim etik bir davranış olmadığını kendisi kabul etmiştir.
Sevigen’in istifa kararında Kemal Kılıçdaroğlu’nun da etkili olduğu açıktır. Kılıçdaroğlu, görüşünü ilk günden açıklamış ve Sevigen’in istifa etmesi gerektiğini ima etmiştir. Eğer aksini yapmış olsaydı bu hem Baykal’a hem CHP’ye hem de Kılıçdaroğlu imajına büyük zarar verirdi. CHP, sadece imaj olarak değil uygulama olarak da Kılıçdaroğlu’nun temsil ettiği kriterleri özenle korumalı ve parti ayırımı yapmadan bütün etik dışı davranışların üzerine gitmelidir. Kim siyasetle ticareti birbirine karıştırıyorsa, onu sorgulamalıdır.
Hata ortadan kalkmaz
Sevigen, konuyu gündeme taşıyan gazete ve yöneticilerini suçlayarak istifa kararını açıkladı. Bu da doğru bir yaklaşım değildir. Sevigen’in gazeteden bir şikayeti varsa onu ayrı olarak takip edebilir.
Ancak Sevigen’in bir başka bahane araması, yaptığı hatayı ortadan kaldırmaz. İstifasının asıl nedeni davranışının etik olmayışıdır. Bunu kendisi de kabul etmiştir.
Sevigen’in ortaklık girişimi haber olmasaydı etik mi olacaktı? Hayır. Yine etik kurallara aykırı olacaktı. Yanlış bir davranışın haber olması, onun yanlış olduğu gerçeğini değiştirmez. Onu yanlış yapan haber değildir.
Siyaset-ticaret
Türkiye’de temel sorun, siyasetle-ticaret arasında kalın bir duvar çekilmemiş olmasıdır. Maalesef siyaset, ticaret için kullanılmaktadır. Son dönemlerde Türk halkı bunun normal olduğuna inandırılmaya çalışılıyor. Bu konudaki ahlaki değerlerin değişmesi için çaba gösteriliyor.
“Ne var bunda” denilerek, “iş yapmasınlar mı, herkes yapıyor” savunması geliştiriliyor.
Oysa, gelişmiş demokrasilerde siyasete girenler ticari işlerinden ellerini çekiyorlar. Şirketlerini kayyum yönetimine bırakıyorlar. Türkiye’de ise tersi oluyor. Bakan şirket kuruyor, bayilik alıyor. Çocuklar süratle ticarete giriyor ve yine süratle yükseliyorlar.
Nüfuz devreye girer
Siyasi nüfuz ticarete dönüşüyor. Siyasiler bunu reddediyorlar ama gerçek bu. Siz ne kadar dikkatli olursanız olun, ne kadar özen gösterirseniz gösterin eğer bir siyasi olarak ticaret yapıyorsanız, nüfuz kendiliğinden devreye girer. Nitekim, siyasilerle veya çocuklarıyla ortaklık yapan, yapmaya çalışan, onlara cazip teklifler götürenler, bu gerçekten yola çıkarak hareket ediyorlar. Bunun ticari sonucunu biliyorlar ve bundan yararlanıyorlar. Bunun aksini söylemek kafayı kuma gömmekten başka bir anlam taşımaz.
Bu nedenlerle Kılıçdaroğlu’nun yolsuzlukla, kayırmacılıkla mücadele azmi, sadece CHP için değil tüm partiler için örnek olmalıdır.