Eski Genelkurmay Başkanı, emekli Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu’yla konuştuğumuz bir konu da Türkiye’nin rotasıyla ilgiliydi.
Ergenekon tartışmaları içinde bazı eski komutanların, Türkiye’nin rotasını Batı’dan Doğu’ya çevirmeye çalıştıkları eleştirileri de vardı. Bu bağlamda, özellikle eski MGK Genel Sekreteri, emekli Orgeneral Tuncer Kılınç’ın 2002 yılında Harp Akademileri’nde yaptığı bir konuşmaya sık sık atıf yapıldı. Kılınç’ın, ABD’yi göz ardı etmeden Rusya ve İran’la yeni arayışlara girmek düşünülemez mi, biçiminde özetlenecek konuşmasını, Prof. Dr. İhsan Dağı, Avrasyacılığın başlangıcı olarak niteledi.
Emekli Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, Dağı’yla birlikte katıldığımız NTV’deki “Neden?” programına atıf yaparak, bu nitelemeye karşı çıktı. Kıvrıkoğlu, bu konuyu değerlendirirken, “Yüzümüz Batı’ya dönüktür. Yüzümüz Batı’ya dönük olarak çevreyle iyi ilişkiler kurmaya çalıştık” dedi.
Kıvrıkoğlu, bu konuda şu açıklamayı yaptı:
‘Avrasyacılık ve Rusçuluk’
“Prof. Dr. İhsan Dağı’nın hiçbir görüşüne katılmam mümkün değil. Kendisi AB ve ABD ile işbirliğini ne pahasına olursa olsun şart olarak görmekte ve karşı çıkan herkesi Avrasyacı ve Rusçu olarak nitelemektedir. Şu husus iyice bilinmelidir ki, Türk Silahlı Kuvvetleri NATO, ABD ve AB’ye karşı değildir. Ancak çıkarlarına aykırı davranışlarda, bu ülke ve örgütlerin yanında değil ülkesinin yanında yer almak başta gelen görevidir. Yani biz bu ülke ve örgütlerle eşit şartlarda işbirliğine her zaman evet diyoruz. Eğer fedakârlık yapılacaksa bu taraflar arasında eşit şekilde yapılmalı, fedakârlık yapan sadece Türkiye olmamalıdır.
‘Barış Kuşağı için faaliyete geçtik’
- Emekli Org. Tuncer Kılınç’ın 2002 yılında Harp Akademileri’nde söylediği sözler bazı basın organları tarafından saptırılmıştır. Emekli Org. Kılınç şahsi görüşü olarak ve AB ile birlikte İran ve Rusya ile işbirliğinden bahsetmesine rağmen, konuşma, AB’yi terk edip Türkiye’nin yüzünü Doğu’ya dönmesi olarak kamuoyuna duyurulmuştur.
Sayın Dağı, bu konuşmayı Avrasyacılığın başlangıcı olarak görmekte ve büyük bir hataya düşmektedir. Bilindiği gibi, 1990’lı yıllar Doğu Avrupa, Kafkasya ve Orta Asya’da sınırların yeniden çizildiği bir dönemdir. Bu yıllarda bütün dünya ülkeleri bu yeni devletlerle yakın ilişkiye girerek, buralarda bir taban oluşturma çabası içine girmişlerdir.
İşte bu dönemde TSK da, bir ‘Barış Kuşağı’ oluşturmak için faaliyete geçmiş ve bütün bu ülkelerle ‘Askeri Eğitim ve İşbirliği’ anlaşması imzalamıştır. Bu ülkelere Rusya ve Suriye de dahildir. Bu suretle, bu ülke ordularına eğitim vermiş, askeri malzeme yardımı yapmış, pek çok personelini askeri okullarda okutarak bu ülkelere dostluk elini uzatmıştır. Eğer Türkiye 2008 yılında 132 milyar dolar ihracat yapmışsa bu sonuca ulaşmada TSK’nın da katkısı unutulmamalıdır. Şimdi bütün bu yapılanlar Avrasyacılık mıdır, yoksa Batı’ya yüzü dönük olarak çevreyle iyi ilişkiler içinde bulunmak mıdır?”