Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       BAŞBAKAN Mesut Yılmaz'ın, ilgili bakanlar ve bürokratlarla birlikte resmi konutunda yaptığı "basın sohbeti" henüz gerçekleşmeden, gündemde yer tuttu.
       Yapılan değerlendirmeler, bu toplantının, Türkbank'ın satışı, mafya, çete ilişkileri, karapara olayıyla ilgili iddialar konusunda, Yılmaz'ın basınla, bakanları ve bürokratları "yüzleştireceği" yönündeydi. Yılmaz'ın sorumluluktan kaçınmak için basının karşısına, bakanları ve bürokratları çıkarmayı yeğlediği öne sürülüyordu.
       Ancak, toplantı başlar başlamaz, henüz biz sormaya fırsat bulamadan Başbakan, bütün sorumluluğu üstlendiğini açıkladı:
       "Eğer bir yanlış yapılmışsa ve bu benim bilgim dahilindeyse peşinen söyleyeyim ki, sorumlusu benim. Benim bilgim dışımda bir yanlış yapılmışsa da bunun gereğini yapmak da yine benim sorumluluğumdadır."
       Başbakan, sorumluluktan kaçan biri olmadığını, aksine sorumluluk üstlenmeyi seven biri olduğunu da vurgulayarak, toplantıya katılan bakan ve bürokratları rahatlattı.
       Yılmaz, bu sözleri ve tavrıyla toplantıya bir "yüzleştirme" yakıştırması yapılmasını önlediği gibi bütün sorulara yanıt vererek toplantının "şeffaf" geçmesini de sağladı.
       Yılmaz, gazetecilerin üzerinde en çok durdukları, "Türkbank ihalesinden önce Emniyet'in Alaattin Çakıcı ile Korkmaz Yiğit arasındaki telefon görüşmesi bulunduğuna dair bilgi notunun, ihale tarihinden bir gün önce Başbakanlığa ulaştırılmasına rağmen ortadan kaybolması ve ihalenin yapılması" konusunda açıklıkla bir hata olduğunu kabul etti ve derhal soruşturma açtırdığını söyledi.
       Başbakan, bu yazışmada yapılan hatanın kötü niyetten kaynaklanmadığını, evrakın Başbakanlığa kozmik daireden geçirilerek gelmesi gerekirken, sıradan bir evrak gibi getirildiğinin anlaşıldığını, gecikmenin de buradan kaynaklandığını söyledi.
       Mesut Bey, bu hatanın, sonucu etkileyecek nitelik taşımadığını şu sözlerle ifade etti:
       "Gelen bir bilgi notu. Ama, benim zaten bildiğimin üzerinde bir nitelik taşımıyor. Ben zaten Alaatin Çakıcı ile Korkmaz Yiğit'in temasını Mayıs ayından beri duyum olarak biliyordum. MİT'ten ve Emniyet'ten bunun belgelenmesini istemiştim. Gelen bilgi notu da, bu temasın varlığını içeren bir not. Ancak, bu bilgi notunun ihale prosedürünü durduramayacağı, ancak belgelenmesi halinde işleme konulabileceği ilgililerce söylenmişti. Nitekim, kaset ortaya çıkınca da bankanın satışı hemen durduruldu. Tabii, yine de bu yazışmalardaki aksaklıklarla ilgili olarak soruşturma sürüyor, sonucuna göre gereği yapılacaktır."
       Yılmaz'ın olayın teknik boyutuyla ilgili olarak verdiği mesaj, "yazışma hatasının sehven yapıldığı ve hataya gözyumulmadığı, hemen soruşturmanın başlatıldığı" biçiminde.
       Siyasi mesaja gelince...
       Başbakan, başta bu olaylara ışık tutacak Malki cinayeti olmak üzere, işlenen birkaç cinayetin Tansu Çiller'in başbakanlığı, Deniz Baykal'ın başbakan yardımcılığı dönemine isabet ettiği ve bu dönemde cinayetlerin üzerine yeterince gidilmediğini vurguladı.
       Yılmaz, ayrıca 55. hükümetin çetelerle mücadelesinin, hükümet partilerine puan kazandırdığı gerekçesiyle, muhalefet partilerince engellendiğine de işaret etti.
       Başbakan bu yaklaşım içinde, "Çeteler olayını ve Malki cinayetini tümüyle aydınlatabilecek misiniz?" şeklindeki sorumuza "iyimser" bir yanıt vermedi:
       "Maliye Bakanı en az 4 - 5 aya ihtiyaç olduğunu söylüyor. Malki olayının soyağacının gerektirdiği inceleme zaman istiyor. Bu olayların arkasındaki mali ilişkiler ortaya çıkarılmadıkça tümüyle çözmemiz mümkün değil."
       Toplantı, yöneltilen sorulardan, gazetecilerin de bu olayları en az bakanlar ve bürokratlar kadar yakından ve detaylı izlediklerini ortaya koydu.
       Soru ve yanıtların ortaya koyduğu gerçek, mafyanın devlet içinde ulaştığı etkinliğin tümüyle kırılması ve kara paranın kurutulması için Türkiye'nin siyasi çekişmelerden ve beklentilerden arındırılmış biçimde yıllarca mücadele vermesi gerektiğiydi...





Yazara E-Posta: F.Bila@milliyet.com.tr