Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ABD’de baş gösteren ekonomik krizin ilk işaretleri geldiğinde, Türkiye’ye etkilerinin fazla olmayacağı tahmini yapılıyordu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, küresel krizin Türkiye’yi teğet geçtiğini söyledi.
Ancak bugün, krizin Türk ekonomisini kalbinden vurduğu yorumları yapılıyor. Özellikle doların 1.8 TL sınırını aşması “kırmızı” alarm olarak nitelendirildi. Merkez Bankası, doların yükselişine müdahale etmek zorunda kaldı. Türkiye’den önemli miktarda döviz çıkmaya başladı.
Krizin en önemli etkilerinden biri de istihdam alanında kendini gösterdi. Krize karşı önlem olarak ilk akla gelen işçi çıkarmaları oldu. İşini kaybedenler hızla arttı. Ekonomistlerin yaptığı tahminlere göre krizin daha ortasındayız.

Reel sektör göstergeleri
Ekonomik krizin Türkiye’yi ciddi biçimde vurduğunun göstergesi sadece doların 1.82 TL olması değildi. Olumsuz sinyaller reel sektörden de geldi.
Ekonomi bir daralma sürecine girerken, sanayi üretimindeki düşüş dikkat çekici boyutlara yükseldi. Örneğin, sanayi üretimi Ocak 2009’da yüzde 21.3 oranında düştü. Bu oran sanayi üretiminde bir ayda görülen en büyük gerilemeydi. Motorlu taşıt üretiminde düşüş yüzde 60.3 düzeyinde gerçekleşti.
200-2001 kriziyle karşılaştırıldığında bu kez çok daha sert bir gerilemeyle karşı karşıya olduğumuz anlaşılıyor. 2001 krizinde sanayi üretiminde bir ayda gerçekleşen en büyük düşüş yüzde 14’tü.

İşsizlik başvurularıKrizin göstergelerinden biri işsizlik başvurularındaki artış oldu. Türkiye İş Kurumu’na yapılan başvurular yüzde 7.39 oranında arttı. Sadece şubat ayında 136 bin 951 kişi kuruma başvurdu. Bu arada işten çıkarmalar da devam ediyor.
Reel sektör önünü görünceye kadar işten çıkarmalara devam edecektir.
Esnaf kesimindeki şikâyet de günden güne büyüyor. Reel sektörün küçülmesi, işsizliğin artmasıyla esnafın işleri de bozuldu. Kredi kartı, kira ödemelerinde aksaklıklar başladı.
İstanbul Sanayi Odası Başkanı Tanıl Küçük, sanayideki küçülmenin diğer sektörleri de etkileyeceği uyarısında bulundu.

Seçim ve IMF
Krizin yansımalarıyla birlikte ekonomi dünyası, hükümetin IMF ile anlaşması gerektiği üzerinde duruyor. Nitekim IMF ile görüşmeler yapıldı, ancak bir anlaşma imzalanmadı.
IMF’yle anlaşmanın geciktirilmesi, hükümetin 29 Mart’ta yapılacak yerel seçim hesabına bağlanıyor. IMF’nin özellikle seçim ekonomisine izin vermeyeceği, seçimi etkileyecek bazı harcama ve yatırımlara karşı çıkacağı düşüncesiyle, iktidarın anlaşmayı seçim sonrasına bırakmayı planladığı paylaşılan bir görüş.
Doların 1.8 TL’yi aşmasından sonra iş dünyası ve ekonomistlerin yaptığı ortak yorum, IMF’yle anlaşmanın geciktirilmeden yapılması yönünde oldu. Eğer IMF’yle anlaşma daha önce yapılsaydı belki dolarda bu kadar sert bir çıkış görülmeyebilirdi. Kriz ortamında IMF güvencesinin psikolojik etkisi nedeniyle piyasaların daha istikrarlı kalabileceği yorumları yapıldı.
Kriz, yerel seçimleri beklemedi.
Seçimden sonra hükümetin IMF’yle anlaşmaya ve krize karşı önlemlere yoğunlaşacağını tahmin etmek zor değil ama ekonomide birçok açıdan iş işten geçmiş olacak.