Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan'ın "tarihi ve cesur" bir adım olarak nitelenen Kürt sorununun varlığını kabul eden konuşmasına karşılık, Diyarbakır halkı tarafından coşkuyla karşılanıp kucaklandığını söyleyemeyiz.Erdoğan'ı Diyarbakır'da karşılayan ve dinleyen grup cılızdı. Bu gözlemi törende Başbakan'ı dinleyen Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir de aktardı.Erdoğan'ın özellikle görüşmeye katılan aydınlarımız tarafından "dönüm noktası" olarak nitelenen bu "atağına" Diyarbakır halkı aynı "heyecan ve hararetle" karşılık vermedi.Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır konuşmasında dikkat çeken bir yön de aydınlara yaptığı konuşmayla kıyaslandığında tonlama ve vurgularındaki farklılıktı. Ankara'da Kürt sorununun varlığına ve demokrasi içinde çözüleceğine vurgu yapan Erdoğan, Diyarbakır'da "tek bayrak, tek millet, tek devlet" vurgusu yaptı ve kabul ettiği sorunun bu çerçeve içinde çözüleceğini söyledi. Keza, üç kırmızı çizgi ilan ederek, etnik, bölgesel ve dini milliyetçiliğe karşı olduklarını ve etnik aidiyetlerin de "alt kimlik" olduğunu vurguladı.Bu çerçeveye sokulacak bir "Kürt sorunu", acaba hangi Kürt sorunudur? Diyarbakır'ın anladığı Kürt sorunu bu çerçeve midir? Başbakan'ın Ankara'daki yaklaşımıyla Diyarbakır'daki yaklaşımı aynı mıdır? Ankara ile Diyarbakır arasında bir değişiklik olmuş mudur? Kürt sorunu nedir? Başbakan Erdoğan'ın aydınlara yaptığı konuşmayla yeniden Türkiye'nin gündemine oturan "Kürt sorunu"nun çerçevesini çizmeden önce, "Diyarbakır ziyareti"yle ilgili gözlemlerimizi aktaralım: Türkiye'nin gündemine taşınan "Kürt sorunu"nun, Türkiye'yi 25 yıldır, şiddetli terör, siyasallaşma ve hukukileşme boyutlarıyla meşgul eden; Abdullah Öcalan, PKK ve siyasi alandaki parti ve diğer örgütleriyle ilgili olmadığı herhalde söylenemez. Bu gerçeği herhalde Başbakan Erdoğan da kabul eder.Öcalan, PKK ve aynı siyasi çizgiyi savunanların "Kürt sorunu" olarak tanımladıkları ve teröre gerekçe saydıkları tez, "Türkiye Cumhuriyeti'nin (Osmanlı da dahil) Kürtleri imha ve inkâr" ettikleri, "Kürtlerin Türkler tarafından aldatıldıkları, bastırıldıkları ve sömürüldükleri" tezidir.Öcalan, bu tezi tarihi derinliklerde üç örnekle gerekçelendirir. İddiası şudur:1 - Türkler, 1071'de Malazgirt Zaferi'ni Kürtlerin katkısıyla kazanmışlardır. Anadolu'ya Kürtlerin desteğiyle girmişlerdir.2 - Türkler, 1514'te Çaldıran Savaşı'nı yine Kürtler sayesinde kazanmışlardır. Yavuz Sultan Selim, Kürtlerin bu desteği sayesinde Osmanlı'yı Ortadoğu'da güç haline getirebilmiştir.3 - Nihayet Kurtuluş Savaşı birlikte verilmiştir. Atatürk, zaferi yine Kürtlerin desteğiyle kazanmıştır.Öcalan, bu iddialarının arkasından her üç olay sonrasında Türklerin, Kürtleri inkâr ettiğini, imha etmeye yöneldiğini, hakkını vermediklerini savunur.Zafer beraber kazanıldığı halde Türkiye Cumhuriyeti kurulurken, "iki kurucu ulustan biri olan Kürtler"in unutulduğunu da ekler. Bu tez, Atatürk'ün, "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir" tanımını ve ulus anlayışını reddeder. Sorunun boyutu PKK terörünün gerekçesi budur. Siyasi hedefi de önce bağımsız Kürt devleti olarak ilan edilmiş, Öcalan'ın yakalanmasından sonra iki kurucu ulusa göre yeniden yapılandırılacak "demokratik cumhuriyet" tezine dönüştürülmüştür. Bu hedef bizzat Öcalan tarafından, "Demokratik ülke, özgür anayurt; demokratik Ortadoğu, birleşik anayurt" biçiminde sloganlaştırılmıştır. Bu slogan, Türkiye, Irak, İran ve Suriye'de, siyasal sınırlar değiştirilmeden Kürtlerin bu devletlerde birbiriyle irtibatlı biçimde demokratik ortak konumuna gelmeleri hedefini özetler. Öcalan'ın İmralı'da detaylandırdığı yeni tez kısaca böyle özetlenebilir.Türkiye boyutunda ise "demokratik cumhuriyet" olarak talep edilenlerin özeti şöyle ifade edilebilir:1 - Türkiye Cumhuriyeti'nin iki kurucu ulusa (Türkler ve Kürtler) göre yeniden yapılandırılması (yeniden kuruluş),2 - Kürtlerin demokratik ve siyasal haklarının anayasal ve yasal güvenceye alınması,3 - Kürtçenin eğitim dili olması,4 - Geçmiş dönem politikaları nedeniyle devletin Kürtlerden özür dilemesi.Bu başlıkların altında detaylı talepler söz konusudur, ancak, bir köşe yazısına sığdırılmayacak boyuttadır.Öcalan, PKK ve o çizgiyi savunanların talepleri ve "Kürt sorunu" olarak çizdikleri çerçeve budur...Başbakan Erdoğan ise kabul ettiği "Kürt sorunu"nu henüz tarif etmemiştir. Vaat ettiği "daha çok demokrasi üreterek çözüm" formülünün altını dolduran bir açıklık da getirmemiştir.Yapılması gereken, öncelikle Başbakan Erdoğan'ın adını koyduğu sorunu ve çözümü ete kemiğe büründürmesidir. fbila@milliyet.com.tr Öcalan'ın sloganı