Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Erdoğan'ın, "Kürt sorunu vardır" söylemiyle Diyarbakır'a yaptığı ziyaretle başlayan "sorunun çözümü" tartışmaları içinde DEHAP, hükümetin muhatabının Öcalan olması gerektiğini ilan etti.DEHAP'ın bu kararı ve Öcalan'ı adres göstermesi şaşırtıcı değil. Yeni bir gelişme de değil. DEHAP'ın ortaya koyduğu tavrın, katıldığı DTH tarafından paylaşılacağını tahmin etmek de zor değil. DEHAP (Demokratik Halk Partisi), DTH'ye (Demokratik Toplum Hareketi) katılma kararı aldı. Bunu yaparken Abdullah Öcalan'a bağlılığını bildirdi. Katılma kararını açıklarken, "DEHAP, Sayın Abdullah Öcalan'ın sorunun çözümünde muhatap olma bakış açısının kabulünde rol oynamaya çalışmıştır" dedi. Bugün Başbakan'ın "Kürt sorunu" olarak tanımladığı olgunun tarihi gelişimine, bu çizgideki parti ve örgütler zincirine bakmak, olayları daha iyi anlamak ve yorumlamak açısından yararlı olacaktır.Öcalan'ın temsil ettiği çizgi, tarihi süreç içinde "paralel iki örgütlenme"yle bugüne kadar gelmiştir. Biri legal, diğeri illegal iki paralel örgütlenme seyri mevcuttur:Siyasi parti biçimindeki legal örgütlenme, HEP, DEP, HADEP, DEHAP, DTH zincirini izler. Bunlar Anayasa Mahkemesi kapattıkça birbiri yerine kurulan siyasi partiler. Sonuncusu "Demokratik Toplum Hareketi" olarak başlamıştır, ancak önümüzdeki dönemde "Demokratik Toplum Partisi"ne dönüşecektir. Tarihi gelişim İllegal örgütlenme ise PKK, KADEK ve KONGRA-GEL zinciridir. Bu zincir Türkiye'de, bölgede ve dünyadaki konjonktürel koşullara göre, PKK'nın yeni isimler almasından ibarettir.Gerek legal gerekse illegal örgütlenme zinciri ve faaliyetler Abdullah Öcalan'ın kontrolünde gelişmiştir. Hepsi Öcalan'ın projeleridir. Dışarıda bulunduğu süre içinde projeleri bizzat, Türkiye'ye getirildikten sonra ise İmralı'dan verdiği talimatlarla yaşama geçirmiştir. Yeni isim zinciri Son gelişmeler ışığında Türkiye'de "Öcalan'sız bir hareket"; "Kürt sorununu Öcalan ve PKK'dan ayırma", "Türkiye'ye bağlı yeni bir Kürt hareketi" gibi isimler altında çabalar ve arayışlar gündemdedir. Gerçeği söylemek gerekirse, özetlediğimiz tarihi süreç ve bugünkü durum, "Öcalan'sız" bir hareket olasılığının olanaksız denecek kadar düşük olduğunu göstermektedir. Bu bakımdan, bugün Leyla Zana-Orhan Doğan ve arkadaşları ile diğer bazı önde gelen isimlerin Öcalan'a karşı veya Öcalan'a rağmen bir hareket yaratıp yürütmelerini beklemek gerçekçi değildir. Bunun işaretlerini söylemlerde, bildirilerde, tavırlarda açıkça görmek mümkündür.DTH hareketi ve partisi, Öcalan'ın İmralı'da geliştirdiği bir projedir ve DEHAP'ın bu partiye katılması da yine onun kararıdır. Öcalan'sız hareket Yaşanan gelişmeler ve ortaya çıkan yeni örgütlenmeler, Öcalan'ın savunmalarında geliştirdiği tezlerine ait projelerdir. Öcalan'a göre, "Kürtlerin görmek istediği Türkiye Cumhuriyeti"ne ulaşmak için kurulan parti ve örgütlerdir. İllegal konumdaki KONGRA-GEL'in işlevi, "Türkiye nüvesi"nin model olarak İran, Irak ve Suriye'ye taşınması için bir üst kurul olarak çalışmak, Türkiye'de faaliyet gösterecek partinin işlevi (Demokratik Toplum Partisi olacağı anlaşılıyor) ise, "Türk üst kimliği ve Türk ulusu"na değil, "Türkiyelilik ve Türkiye ulusuna" dayalı, "demokratik cumhuriyet"in kurulması için siyasi mücadele vermektir."Öcalan'ın savunmalarında "Kürtler açısından nasıl bir Türkiye?" sorusuna verdiği yanıt şudur:"...Türkiye Cumhuriyeti, Kürtler açısından özgür yurttaşlığı ve (anayasa dahil) yasalaşmayı ifade eder veya etmelidir. Kürtlerin yasalaştırılması demek kanunen kimliklerinin ya genel ya özel olarak kabul edilmesi demektir. Kürtlerin halk ve kültür olarak cumhuriyeti tanımaları, cumhuriyetin onları bir kültürel varlık ve siyasal hak sahibi olarak tanımalarına bağlıdır. Tanımalar karşılıklı ve yasal güvencelere dayalı olmak zorundadır."Başbakan ve hükümet açısından konu günübirlik politikaları aşacak derinliktedir ve çok boyutludur. fbila@milliyet.com.tr Nasıl bir Türkiye?