Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Yeni Dünya Düzeni yeni bir adım daha atıyor. Dünya Ticaret Örgütü bünyesinde işlerlik kazanacak olan Çok Taraflı Yatırım Anlaşması (MAI), bu adımın somut göstergelerinden biri. Dev şirketler, artık önlerinde ulusal engeller istemiyorlar. Bu anlaşmayı imzalayan ülke, yabancı yatırımlar üzerinde söz sahibi olamayacak. Faaliyetlerini denetleyemeyecek. Peki, uluslararası bir şirket, örneğin Türkiye'de yatırım yaparsa, yeni teknoloji transfer etmezse, ham ve ara maddeleri dışarıdan ithal ederse, yabancı iş gücü kullanırsa, karını da dışarıya transfer ederse ne olacak? Bunun çaresi yok mu?
Anne balık yavrularına ders veriyormuş:
- Bakın demiş, bu gördüğünüz şeye olta derler. Ucundaki yeme aldanır da yutarsanız, öldünüz demektir. Yavrular büyük bir dikkat ve merakla oltayı incelerken bir ağ inmiş ve hepsini birden yukarıya çekmeye başlamış.
Yavrulardan biri sormuş:
- Peki buna ne derler anne?
- Buna tepeden inme derler yavrum, çaresi yoktur.
MAI, tepeden inerek dünya ekonomisine yerleşiyor. Karşı çıkacak güç de yok gibi. Anlaşmanın, Dünya Ticaret Örgütü çerçevesinde yapılması da dışarıda kalmaya çalışan ülkelere yaptırım uygulanması amacını güdüyor. Anlaşmayı imzalamayan ülkeye, örgütün bir kuralını çiğneyen üye muamelesi yapılması öngörülüyor. Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nden Prof. Oktay Türel ve Cem Somel, 'tepeden inme'ye karşı alınabilecek önlemleri sıralamışlar. Kurtuluş yok, bari zararlarını en aza indirelim diye.
* MAI görüşmeleri açık yapılmalı, Türk ve dünya kamuoyuna duyurulmalı.
* Anlaşmazlık durumunda ülke mahkemelerinin yetkili kılınması sağlanmalı.
* Çekincelerini beyan etmiş olan Hindistan, Pakistan, Malezya gibi ülkelerle işbirliği yapılmalı.
* Devlet yeni vergi koyma, doğal ve tarihi çevreyi koruma önlemlerini alabilmeli ve uygulayabilmeli.
İki profesörün hazırladığı tebliğ, 'liberalleşme dediysek bu kadar da değil' mesajını içeriyor:
'Türkiye, ticaret ve sermaye hareketlerinde genel bir serbestleşmeye siyasal planda angaje olmuşsa ve hedefi terk etmeyi düşünmüyorsa bile, bu hedefe giden yoldaki esnekliklerini koruyabilmeli.'
Türkiye için bu kadar önemli bir konunun ne kadar sessiz sedasız gelip geçmekte olduğunun farkında mısınız? Basında bu kadar az yer alması normal görülebilir mi? Oysa, MAI'yi bilim adamlarının da uyarıları doğrultusunda, kendi koşullarına ve çıkarlarına uydurabilen ülkeler karlı çıkacaklardır. Bunu yapamayanlar ise, 19'uncu yüzyılı hatırlatan sömürgeler olma yoluna gireceklerdir. Tartışmaya değmez mi? Hem de her düzeyde, her alanda. Devlette, özel sektörde, üniversitelerde, sendikalarda, sivil toplum kuruluşlarında ve medyada... MAI tartışması için geç bile kalındı. Bu anlaşma, sadece bir - iki gazetenin ve bir - iki yazarın sorunu değil ki.. Bütün Türkiye'nin sorunu.
Ülkenin ve ülkedeki harkesin kaderini ilgilendiren konularda, yumurta kapıya dayanınca uyanma alışkanlığımız var. Ama bu hep pahalıya mal olmuyor mu?
Oturup biraz düşünsek, MAI'nin bugün APO'dan daha acil olduğunu görürüz.




Yazara E-Posta: h.bila@milliyet.com.tr