Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye, 20 yılı aşkın süredir PKK terörüyle mücadele eden bir ülke.Terörün, çatışmaların doruğa ulaştığı yıllarda bile siyasi liderler bu konuyla ilgili yeni yaklaşımlar geliştirerek yöre halkını kazanmaya, PKK'ya desteği azaltmayı amaçladılar.PKK kısmen de olsa siyasallaştı. Bu çizgide kurulan parti ve adaylara Güneydoğu'da yerel seçimleri kazandıracak kadar taban sağladı. Siyasi taleplerini gündemde tuttu. AB sürecinden yararlandı. Taleplerini AB talepleriyle uyumlu tutmaya özen gösterdi. Bu süreçte yapılan hukuki düzenlemelerle kısmen amaçlarına ulaştı ve belirli bir alan yarattı. Türkiye'nin dağlarında çiçekler açması, silah sesleri yerine kuş seslerinin duyulması, kuşkusuz, herkesin dileği... İdam cezasının kaldırılması, Kürtçe basılı yayın ve müziğin serbestleştirilmesi, belirli sürelerle sınırlı olsa Kürtçe televizyon ve radyo yayını, özel Kürtçe kurslarının açılması gibi...Bu düzenlemeler, PKK'nın silah bırakmasını ve dağılmasını sağlamadığı gibi diğer taleplerinden vazgeçmesi sonucunu da doğurmadı. Yapılanların yeterli olmadığı, Kürtçenin eğitim dili olması, Kürt kimliğinin ulusal nitelikte kabul edilmesi, Türkiye'nin iki uluslu bir devlet olduğunun Anayasa'ya dercedilmesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin yeniden yapılandırılması gibi talepler gündemde tutuldu. Son olarak Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, petrol gibi doğal kaynakların, baraj gibi tesislerin yerel yönetimlere bırakılmasını, valilik ile belediye başkanlıklarının birleştirilmesi önerilerini gündeme getirdi. Talepler hep gündemdeydi PKK silahlı güç bulundurmaktan vazgeçmediği gibi, siyasi alanda da parti ve kuruluşlar aracılığıyla mücadele ediyor.Bu süreçte liderlerin "açılım" olarak değerlendirilen yaklaşımlarını anımsayalım.9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 1991 seçimlerini kazanıp Başbakan olduktan kısa bir süre sonra yardımcısı Erdal İnönü ile Diyarbakır'a gitti ve "Kürt realitesini tanıyoruz" dedi. Terörün en şiddetli dönemiydi. Demirel, bu sözlerin "bir kültürel tespit" olduğu çizgisinde durdu. PKK ve terör durmadı.1999 seçimlerinden sonra dönemin ANAP lideri ve başbakan yardımcısıMesut Yılmaz, "AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer" dedi. PKK ve terör süreci devam etti.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Diyarbakır'a gitti ve "Kürt sorunu vardır ve daha fazla demokrasiyle çözülecektir" dedi. Süreç devam etti.Son dönemde de DYP lideri Mehmet Ağar, "Dağda silahla gezeceğine ovada siyaset yapsın" önerisini gündeme getirdi. Bugünlerde bu söz tartışılıyor.Ağar, "risk" aldığını açıklayarak önerisinin arkasında durduğunu da belirtti.Liderlerin özetlediğimiz yaklaşım ve sözleri, bugüne kadar PKK ve onunla aynı çizgideki partiler süreci etkilemiş veya değiştirmiş değil.DYP lideri bu süreci nasıl etkilemeyi düşünüyor?Bu soruya yanıt verebilmek için Ağar'ın önerisini somutlaştırması gerekiyor. PKK'nın özür dileyerek ve hiçbir talepte bulunmadan silahları bırakıp teslim olması mümkün olmayacağına göre...Ağar'ın kafasındaki formül nedir?DYP liderinin buna açıklık getirmesi gerekiyor. fbila@milliyet.com.tr Ağar'ın önerisi