Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Ekonomik krizden çıkış tartışmaları içinde gözler kamu personeline çevrilmiş durumda.
"Devlet küçülmeli" yaklaşımı, krizin nedenini devlet memuru veya işçisiymiş gibi bir hava yarattı.
Koalisyon hükümetinin de tasarrufa bazı kamu kurumlarının bölge müdürlüklerinin kapatılması, il müdürlüklerinin ise il özel idarelerine devredilmesi yönünde ilke kararı alması bu yargının doğrulanması gibi algılandı.
Oysa, gerçek öyle değil...
Hükümetin aldığı ilke kararı Köy hizmetleri, DSİ, Karayolları gibi kurumların lağvedilmesi değil, işlevini yitirmiş bazı bölge müdürlüklerinin kaldırılması yönünde. Bu müdürlüklerde çalışanların da başka bazı kurumlara nakli söz konusu. Dolayısıyla bu kararlar sonucu, memur ve işçilerin işten çıkarılmaları söz konusu değil.
Diğer ilke kararı ise emekliliği dolmuş olan kamu personelinin emekli edilmesi. Bu karar da işten çıkarma sayılmaz. Emeklilik hakkını elde etmiş personelin emekli edilmesi makul sayılabilir.
Ancak bütün bu kararların krizi ortadan kaldıracak boyutta bir tasarruf yaratacağını sanmak büyük bir yanlışlık olur. Sadece tasarruf yolunda atılmış bir küçük adım olarak nitelemek gerçeğe uygun düşer.
Türkiye'de krizin aşılabilmesine yardımcı olacak tasarruf işçi - memur ücretleri veya sayısıyla değil, faiz yükünün düşürülmesiyle mümkün olur. Faizin bir puan bile düşürülmesi tüm kamu personelinin sağlayacağından daha fazla tasarruf sağlayacaktır.
Öte yandan araştırmalar ortaya koydu ki, Türkiye'de memur sayısı sanıldığı gibi fazla değil. OECD ülkeleriyle kıyaslandığında Türkiye'de memur sayısı nüfusun yüzde 3.3'ü düzeyinde. Bu oran ABD'de 7.46, Finlandiya'da 10.4, Hollanda'da 5.2, Almanya'da 5.2, Macaristan'da 7.8. Türkiye nüfusuna göre memur sayısı en az ülkeler arasında sayılıyor.
Peki sorun ne?
Sorun, Devlet Bakanı Recep Önal'ın da belirttiği gibi verimlilikte. Memurların doğru yerde ve doğru işte kullanılmamalarında. Kamunun verimini artırmak için yapılması gereken çalışan sayısını, ne olursa olsun azaltmak değil, memur ve işçileri ihtiyaç olan yerlerde çalıştırabilmek. İşlevini yitirmiş kurumlarda memur ve işçi deposu yaratmak yerine, bu işgücünün ihtiyacı olan ve işlevini sürdüren kurumlarda değerlendirilmesi.
Bu nedenle kamu personeline, tasarruf edilecek önemli bir kalem gibi bakmak yerine verimliliğin ve etkinliğin artırılması gereken bir alan olarak bakmak daha doğru olacaktır.
Tasarruf için gözlerin faize çevrilmesi gerekir.