ABD Başkanı Barack Obama, Ankara ziyaretinde muhalefet liderleriyle de görüştü. Muhalefetle görüşme isteğini ise, “Ben muhalefetin demokrasi için ne demek olduğunu bilirim, ben de uzun süre muhalefetteydim” sözleriyle açıkladı.
Barack Obama, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra CHP lideri Deniz Baykal’dan farklı bir Türkiye dinledi.
CHP lideri Baykal’a, Obama’ya nasıl bir Türkiye çizdiğini sordum.
Moderleşme ve demokrasi
Baykal, Obama’ya 20. yüzyılın en büyük projelerinden birinin Türkiye’nin modernleşmesi projesi olduğunu aktardıktan sonra şu analizi yaptığını söyledi:
“21. yüzyılda Türkiye modernleşme ve demokratikleşme süreçlerini birbirine yardımcı olacak şekilde işletmek zorundadır. Bu süreçlerden biri diğerine engel olmamalıdır. Diğerinin aleyhine çalışmamalıdır.”
Baykal’ın bu sözleriyle Obama’ya vermek istediği mesaj, demokrasinin laik cumhuriyeti hırpalamaması, nasıl ki cumhuriyet demokrasiyi yerleştirip koruduysa, demokrasinin de laik cumhuriyeti koruyup desteklemesi gerektiği.
‘Laiklik temeldir’
Baykal, Türkiye’nin modernleşme ve demokratikleşme süreçlerinin temelinin ve güvencesinin laiklik olduğuna vurgu yaptığını belirterek, şöyle devam etti:
“Laikliğin modern Türkiye’nin temel güvencesi olduğunu söyledim. Laikliğin hem modernleşme süreci hem de demokratikleşme süreci açısından yaşamsal bir öneme sahip olduğunu vurguladım. Bu bağlamda ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un Türkiye’yi ziyaretinde laiklikle ilgili açıklamalarını büyük memnuniyetle karşıladığımı söyledim. Türkiye açısından üç önemli nokta bulunduğunu, bunların laiklik, yargı bağımsızlığı, etkin muhalefet ve basın özgürlüğü olduğunu söyledim.”
Yargının bağımsızlığı
Baykal, yargı konusunda Obama’ya aktardıklarını şöyle özetledi:
“Şunu söyledim: Yargı da hem modern yaşamın hem demokrasinin güvencesidir. Yargının politize edilmesi hem modernleşme hem de demokratikleşme süreçlerine büyük zarar verir. Bizim için ikinci önemli nokta yargıdır.”
‘Plebisiter demokrasi riski’
Baykal, yargının politize edilmesi gibi, etkin muhalefetin ve basın özgürlüğünün baskı altına alınmasına da dikkat çektiğini belirterek, bu konuda Başkan Obama’ya şunları söylediğini kaydetti:
“Demokrasinin tam işlemesi için etkin muhalefet ve basın özgürlüğünün baskı altında olmaması gerekir. Bu özgürlüklerin sadece teoride olması bir şey ifade etmez. Fiilen de kullanılabilmesi gerekir. Basının susturulması, iktidara muhalefet etme hakkının işlemez hale getirilmesi de modernleşme ve demokratikleşme süreçlerine çok büyük zararlar verir.
Türkiye’de demokrasiyi plebisiter (onaya, izne bağlı) demokrasiye dönüştürme çabaları var. Bayan Clinton, Türkiye’nin belirleyici bir ülke olabileceğini söyledi. Buna çok memnun olduk. Ama Türkiye’nin bu işlevi görebilmesi için demokrasinin onaya, izne bağlı hale getirilmemesi, muhalefet ve basın özgürlüğünün tam olarak işlemesi gerekir.”
‘Çözüm AB üyeliğidir’
Baykal, üç noktada dikkat çektiği sorunların çözümü ve güvenceye alınmasının tek yolunun da Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) tam üye olması gerektiğini Obama’ya aktardığını vurgulayarak şöyle devam etti:
“Türkiye’nin AB üyeliği konusunda verdiği açık desteğe teşekkür ettim. Türkiye’nin gelişimini tamamlaması için AB üyeliğinin çok önemli olduğunu vurguladım. Bazı Avrupa ülkelerinin Türkiye’nin üyeliğine karşı tutumlarına dikkat çektim.”