Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



21. yüzyılın başında Türkiye nerede duruyor? Cumhuriyet'in ve demokrasisinin sorunları nelerdir? Bu sorunların kaynakları ve gelecekte karşılaşabileceği riskler nelerdir? Türkiye, Atatürk'ün gösterdiği hedeflerin neresindedir?
Cumhuriyet'in 80. yıldönümünü kutlamaya hazırlandığımız bugünlerde bu soruların yanıtlarını aramakta büyük fayda var...
Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Yalman'ın, dün Kara Harpokulu'nun açılış döneminde yaptığı konuşma, bu soruları da irdeleyen bir analiz niteliğindeydi.
Türkiye'nin nasıl sorunlu bir ülke olduğunu ve ne denli ağır süreçlerden geçtiğini Org. Yalman'ın yaşamından verdiği şu örnek net biçimde gösteriyor:
"Maalesef bizim neslimiz, hayatlarının yaklaşık üçte biri olan 22 yılını sıkıyönetimler ile geçirmek mecburiyetinde kaldı."
Org. Yalman, bu saptamasından önce, Türkiye'nin teröre karşı 18 yıllık iç güvenlik mücadelesi verdiğini anımsatıyor.
Kuvvet Komutanı'nın Harbiyelilere seslenirken "maalesef" ve "mecburiyet" sözcüklerini seçmesi anlamlı. Demokrasi açısından ele alındığında, olağanüstü yönetim dönemlerinden veya yöntemlerinden meslekte 44. yılına gelmiş bugünkü komuta kademesinin de memnuniyet duymadığını gösteriyor.
Peki neden böyle oldu sorusuna ise Org. Yalman'ın şu sözlerinde yanıt bulmak mümkün.
"2. Dünya Savaşı'nın ardından, dışarıda Sovyetler Birliği'nden gelen soğuk savaşın abartılı, korku ve endişeye dayanan tehdit ve baskılarıyla; içeride ise Atatürk devrimlerinden rövanş alırcasına zemin bulmaya çalışan din merkezli politik yapılanmanın ve bilahare bölücü terörün yarattığı risk ve tehditler altında ve maalesef günlük kısır çekişmelerle bugünlere kadar geldik."
Org. Yalman, bu sorunların kaynağında ise 20. yüzyılda özellikle ikinci yarısından sonra yaşanan baş döndürücü sürecin yattığını söylüyor:
"Türkiye Cumhuriyeti, Batı demokrasileri gibi sanayileşme süreci sonunda değil, sömürgeci güçlere karşı verilen bir bağımsızlık savaşı sonucunda kurulmuş, ardından da sanayileşmesini, aydınlanma ve uluslaşma sürecini yeterince tamamlayamadan bilgi çağına geçmek ve nihayet küreselleşme sürecini yaşamak mecburiyetinde kalmıştır."
Org. Yalman, Türkiye Cumhuriyeti'nin ulus - devlet formunda kurulduğunu ve belirleyici özelliğinin de üniter ve laik niteliği olduğunu vurguluyor.
Türkiye Cumhuriyeti'nin en fazla bu iki noktadan iç ve dış saldırıya uğraması bir tesadüf değildir. Bu saldırılar karşısında, bu iki noktadan birinde meydana gelecek kırılma, Türkiye Cumhuriyeti'nin temelinden kırılması anlamına gelir. Bu vurgu Türkiye'nin gelecekte karşılaşacağı tehlikeleri de tarif etmektedir.
Başta siyasiler olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti'nin "demokratik, laik, üniter" niteliklerini ortak payda olarak kabul eden herkesin bu gerçekler üzerinde durması ve düşünmesi gerekmektedir.
Türkiye'nin, demokrasiyle yönetilen tek Müslüman ülke olarak, çağdaş dünyadaki konumunu daha da ileri götürebilmesi için bu herkese düşen bir görev ve sorumluluktur.
Çağdaş Cumhuriyet demokrasiye; çağdaş demokrasi Cumhuriyet'e engel değildir.
Atatürk, bu gerçeği yüzyıl önce görmüştür...