Bu durum, Türk kamuoyunu iç çatışmalarla meşgul ederken, Rum tarafının tutumunu ikinci plana itiyor.Oysa yakından izlenmesi gereken Rumlar. Dünkü görüşmelerde gösterdi ki, Rum yönetimi adada, "iki halk" bulunduğunu kabule yanaşmıyor. Rum ve Türklerden oluşan iki ayrı egemen ulus yaklaşımını reddediyorlar. Rumlar, iki kurucu devleti esas alan bir yaklaşım gösteriyorlar.Bu tutumları iki egemen halka ve iki kesimliliğe dayalı çözüme yanaşmayacaklarının göstergesi. Bu yaklaşımları iki kesimliliğin de sulandırılmasını istediklerini ortaya koyuyor. KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Papadopulosun bu konuda katı olduğunu ve bu tutumunu değiştirmeyeceğini açıkladığını söyledi.Bu tablo karşısında Başbakan Erdoğanın ve KKTC Cumhurbaşkanı Denktaşın, "olmazsa olmaz" dedikleri, iki kesimliliğin güçlendirilmesi, iki eşit egemen halkın esas alınması ilkelerinin kabul edilmeyeceğinin işaretini veriyor. En azından KKTC ve Rum yönetimi görüşmelerinde bu sonucun alınmayacağı görülüyor. 22 Marttan sonra Türkiye ve Yunanistanın devreye girmesiyle durum değişir mi? Yunanistan, Rum yönetiminin kabul etmediği bu ilkeyi kabul ettirir mi?Bunu 22 Marttan sonra göreceğiz. Ancak, Rum tarafının 1 Mayısa kadar Türkiyenin önerilerine uygun bir çözüme yanaşmayacağı açık. AB ile yaptığı anlaşmayı bozacak bir kapı açmaya direnecekleri anlaşılıyor.Bu aşamadan sonra Ankaranın umudu ABden gelecek baskıya bağlanmış görünüyor. ABDnin Türk tarafının olmazsa olmazlarını Annan planına aktaracak bir etkisi olup olmayacağı da belirtiliyor.Başbakan Erdoğan, Türkiyenin önem verdiği üç koşulu, iki kesimliliğin güçlendirilmesi, Türkiyenin garantörlüğü ve sınırın düzleştirilmesi olarak açıkladı. Bunlar plana geçmezse sıkıntı doğar vurgusu yaptı. Ancak bu sıkıntının ne olacağını ve nasıl bir tutum takınılacağını belirtmedi.New York anlaşmasına göre bundan sonrasını Annan belirleyecek. Annanın kesinleştireceği metin üzerinden de referanduma gidilecek.Ankara, planın bu haline razı değilse ve olmazsa olmazları gerçekten önemsiyorsa, Rum tarafına ciddi bir baskı ve yaptırım uygulanması konusunda harekete geçmeli. 1 Mayısta AB üyeliğini garantilemiş Rum yönetiminin böyle bir baskı görmedikçe Türk tarafının olmazsa olmazlarını kabul etmesi için bir neden yok.Bu nedenle, Ankara, müzakereler sürerken bile Denktaşa yüklenmek yerine, projektörlerini Rum tarafına çevirmeli, Türk tarafının önerilerini kabul ettirmek için Denktaşın yanında olmalıdır.Karşısında değil... fbila@milliyet.com.tr Türk tarafının kendi içindeki farklı tutumlar Rum tarafının tavrını çoğu kez gölgede bırakıyor.