Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Türk tarafının kendi içindeki farklı tutumlar Rum tarafının tavrını çoğu kez gölgede bırakıyor.
Bu durum, Türk kamuoyunu iç çatışmalarla meşgul ederken, Rum tarafının tutumunu ikinci plana itiyor.
Oysa yakından izlenmesi gereken Rumlar. Dünkü görüşmelerde gösterdi ki, Rum yönetimi adada, "iki halk" bulunduğunu kabule yanaşmıyor. Rum ve Türklerden oluşan iki ayrı egemen ulus yaklaşımını reddediyorlar. Rumlar, iki kurucu devleti esas alan bir yaklaşım gösteriyorlar.
Bu tutumları iki egemen halka ve iki kesimliliğe dayalı çözüme yanaşmayacaklarının göstergesi. Bu yaklaşımları iki kesimliliğin de sulandırılmasını istediklerini ortaya koyuyor. KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Papadopulos'un bu konuda katı olduğunu ve bu tutumunu değiştirmeyeceğini açıkladığını söyledi.
Bu tablo karşısında Başbakan Erdoğan'ın ve KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş'ın, "olmazsa olmaz" dedikleri, iki kesimliliğin güçlendirilmesi, iki eşit egemen halkın esas alınması ilkelerinin kabul edilmeyeceğinin işaretini veriyor. En azından KKTC ve Rum yönetimi görüşmelerinde bu sonucun alınmayacağı görülüyor. 22 Mart'tan sonra Türkiye ve Yunanistan'ın devreye girmesiyle durum değişir mi? Yunanistan, Rum yönetiminin kabul etmediği bu ilkeyi kabul ettirir mi?
Bunu 22 Mart'tan sonra göreceğiz. Ancak, Rum tarafının 1 Mayıs'a kadar Türkiye'nin önerilerine uygun bir çözüme yanaşmayacağı açık. AB ile yaptığı anlaşmayı bozacak bir kapı açmaya direnecekleri anlaşılıyor.
Bu aşamadan sonra Ankara'nın umudu AB'den gelecek baskıya bağlanmış görünüyor. ABD'nin Türk tarafının olmazsa olmazlarını Annan planına aktaracak bir etkisi olup olmayacağı da belirtiliyor.
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin önem verdiği üç koşulu, iki kesimliliğin güçlendirilmesi, Türkiye'nin garantörlüğü ve sınırın düzleştirilmesi olarak açıkladı. Bunlar plana geçmezse sıkıntı doğar vurgusu yaptı. Ancak bu sıkıntının ne olacağını ve nasıl bir tutum takınılacağını belirtmedi.
New York anlaşmasına göre bundan sonrasını Annan belirleyecek. Annan'ın kesinleştireceği metin üzerinden de referanduma gidilecek.
Ankara, planın bu haline razı değilse ve olmazsa olmazları gerçekten önemsiyorsa, Rum tarafına ciddi bir baskı ve yaptırım uygulanması konusunda harekete geçmeli. 1 Mayıs'ta AB üyeliğini garantilemiş Rum yönetiminin böyle bir baskı görmedikçe Türk tarafının olmazsa olmazlarını kabul etmesi için bir neden yok.
Bu nedenle, Ankara, müzakereler sürerken bile Denktaş'a yüklenmek yerine, projektörlerini Rum tarafına çevirmeli, Türk tarafının önerilerini kabul ettirmek için Denktaş'ın yanında olmalıdır.
Karşısında değil...