Abdullah Öcalan'ı dinlediğinizde, sanırsınız ki, PKK içindeki tek muhalif "barış güvercini" o...
Yargıç, hangi cinayeti, hangi baskını, hangi bombayı, hangi eylemi sorsa Öcalan aynı yanıtı veriyor:
- Bilgim yok.
- Talimatım yok.
- Ben o karara karşı çıktım.
- Ben muhalif kaldım.
- Çiftliklerin yakılması mı? Aaaa, tümüyle köylü iktidarı anlayışıdır. Bu anlayışla çok savaşım vermişimdir. Bunu yapanların avare, asi çete grupları olduğunu duyuyordum. Yakıp yıkmış olabilirler. Bunlar bizi çok uğraştırdılar.
- Vallahi sınırlandırıldık. Çizgi savaşımı yaşanıyordu.
Bu yanıtlara bir de Öcalan'ın ağzından, "Ben Atütürk milliyetçisiyim. Kültür milliyetçisiyim. Yüce devletimiz. PKK, devletin en büyük yardımcısı olacaktır. Çözüm üniter devlettedir. Devletimiz en büyüktür" türünden nutukları da ekleyince ortaya şöyle bir manzara çıkıyor:
- Sanki PKK terör örgütüyle mücadele eden tek bir adam var: O da "Atatürkçü, TC'ci" Abdullah Öcalan...
Ne var ki, örgütle baş etmeye gücü yetmemiş, o da, örgüt eylemlerine, cinayetlerine, baskınlarına, yakıp - yıkmalarına ha bire "masum başkan" sıfatıyla muhalefet şerhi koymuş...
Terör eylemlerinin yanlış olduğunu 20 yılda "yakalanınca" anlamış...
Bereket ki, 30. yılda yakalanmamış, yoksa terör eylemlerinin yanlış olduğunu 20 yılda değil, 30 yılda anlayacaklarmış!..
* * *
Öcalan, bu savunma anlayışıyla, Türk Ceza Yasası'nda karşılığı bulunan eylem ve cinayetlerin hiçbiri için kişisel sorumluluk üstlenmiyor.
Böylece suç ve cezanın şahsiliği ilkesi çerçevesinde kendini kurtarmaya çalışıyor.
Örgüt içinde "suç işlemeye direnen güvercin" imajı çizmeye çalışması bu yüzden.
Bu noktada "kişisel suç işlememiş, işleyenlere karşı durmuş, devlete yardımcı sanık"ı oynayarak, kendini Türk Ceza Yasası'nın "idamı müebbete çevirmeye" olanak tanıyan "iyi huylu sanık" maddesi sayılabilecek 59. maddeye atmaya çalışıyor.
Bu nokta dışında "mer'i hukuk"la bağlantı kurmamaya özen gösteriyor.
Örneğin, yargılandığı Türk Ceza Yasası'nın 125. maddesine hiç gelmiyor. Bu maddede yer alan "devlet topraklarının bir kısmını devlet idaresinden ayırma" konusuna yabancı. Maddeyi sorsanız, "Allah, Allah hiç duymadım" diyecek.
Bilerek bilmeyerek "isyan"ı konu alan 149. maddenin yanından geçiyor ama 125'ten şimdilik haberi yok.
Nasıl olsun ki?
"Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti, Yüce Devlet, Vatan - Millet - Sakarya"yı kimseye bırakmıyor!
* * *
Öcalan'ın "hukuku" bu...
Mer'i hukukta süngüsü ve çıtası düşük...
Çıtayı yükselttiği alan siyasi...
"Olanları unutalım" demeye getiriyor, "Oturalım masaya barış yapalım. Fırsat verilirse vallahi yaparım. Söz veriyorum."
Neredeyse diyecek ki:
"O kadar yaparım ki PKK'yı TC'yi ve Anayasa'yı koruma örgütü bile yaparım. Daha iyi devlet destekçisi bulamazsınız."
"Ama" diyor, "Bir şartım var: Beni asmayın."
İnsan şaşırıyor tabii!
Cinayetlere, eylemlere, köy baskınlarına, infazlara gelince, PKK'ya söz geçiremeyen, tek başına muhalif bir başkan, ama idam etmezseniz, PKK'yı bir işaretle dağdan indirip vatanı güzelleştirme derneği şeklinde devletin hizmetine bir günde sokacak güçlü bir lider...
Hangisini beğenirseniz...
Öcalan, "barış rüşveti" cebinde alacak muhatap arıyor...
Yazara E-Posta: fbila@milliyet.com.tr