Tezkerenin geri çevrilmesi ve ABDnin Türkiye üzerinden kuzey cephesi açamaması ilişkileri elbette zedeledi. Ancak, olaylar, "ABDye bu yapılır mı, ya bizi çizerlerse" yaklaşımıyla, felaket senaryoları üretenlerin beklediği gibi de gelişmedi.Türkiyenin TBMMnin kararına uygun bir tutum içinde kalması, Türkiye - ABD ilişkilerini sıfırlamadı. ABDnin, Irak savaşı nedeniyle Türkiyeye duyduğu ihtiyacı da tümüyle ortadan kaldırmadı.ABDnin (B) planına geçmiş olmasına karşın, Ankarada, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Iraka giriş esas ve usulleriyle ilgili müzakerelere başlaması bunun en somut kanıtı.Washingtonun üçüncü bir tezkere gerektirmeden, Türkiye ile işbirliğini başka alanlarda sürdürme eğilimi taşıdığı anlaşılıyor. Bunun, Türk askerinin girmesi halinde Kuzey Irak için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz.Diplomatik kaynaklar da bu saptamayı paylaşıyorlar. Nitekim aynı kaynaklar, ABD Başkanı Bushun Özel Temsilcisi Zalmay Halilzadın dün Dışişlerinde yaptığı müzakerelerde Türk askerinin Kuzey Iraka girmesine ilke olarak karşı olmadıkları mesajı verdiğini kaydettiler. Ancak Halilzadın, "bu girişin bir işgal görüntüsü ve niteliği taşımaması ve bunun ABD ile koordineli olması gerektiği"ne vurgu yaptığını da anımsatıyorlar. Ortaya çıkan şu ki, tezkerenin reddiyle kesilen askeri mutabakat görüşmeleri yeniden başlamış durumda. Yeni koşullara göre, Türk askerinin Kuzey Iraka girişi, konumu ve işlevinin usul ve esasları yeniden belirleniyor. Halilzad, henüz bir anlaşmaya varılmadığını, görüşmelerin devam edeceğini açıkladı.Bize yansıyan bilgiler, ABDnin büyük çaplı bir Türk birliği yerine 6-7 bin olarak telaffuz edilen sınırlı bir rakamdan yana olduğunu da gösteriyor. Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, dünkü görüşmemizde Kuzey Irak konusu ve ABD ile ilişkileri şöyle değerlendirdi:"Biz Türkiyenin tavrını net olarak ortaya koyduk. Bizim Kuzey Irakta neden bulunduğumuz ve bulunacağımız belli. Ancak bazı Batılı ülkelerin anlayabildiğimiz kadarıyla bazı kuşkuları var. Bu nedenle bazı itirazlar kamuoyuna açıklanıyor. Ama biz emperyalist, sömürgeci, işgalci bir niyet taşımadığımızı onlara ilettik. Kaldı ki, bu süreçte her türlü insani amaçlı yardımı da yapıyoruz. İşte Silopideki merkezde savaş sürerken de temas ve koordinasyon yapılıyor. Türkiyenin Kuzey Iraka girmesiyle ilgili görüşmeler de sürdürülüyor. Tabii ki biz gireceğimiz zaman bunu ABD ile koordineli yaparız. Ayrıca ABD ile işbirliğine de açık olduğumuz biliniyor. Onların da aynı yaklaşım içinde olduklarını biz biliyoruz. Kuzeyde doğacak ihtiyaçlar ve işbirliği ihtiyacı savaşın güneydeki gidişine bağlı olarak değişir. Bizim 30 bin insanımızı kurban vermiş bir ülke olarak duyarlılık göstermemiz kadar doğal bir şey yok. Bunun da müttefiklerimiz tarafından anlaşılması çok kolay."Bu durumda Türk askerinin Kuzey Iraka girişinin bir mutabakat zaptı çerçevesinde ve ABD ile koordineli olacağı anlaşılıyor.Bu gelişmeler neyi gösteriyor?ABD askerinin konuşlanmasına ve geçişine izin vermemiş olmasına karşın Türkiyenin ağırlığı ve önemi ortadan kalkmış değil. Ulusal çıkarları açısından kararlılığını sürdüren ve sağlam duran bir Türkiye değer kaybetmiyor, aksine, kendi koşullarına ve çıkarlarına daha uygun bir konum kazanıyor.Türkiye, bu gücü ve önemiyle, üzerine kolayca çarpı konulacak bir ülke olmadığına önce kendisi inanmalı ve vatandaşlarına bu güveni vermelidir. fbila@milliyet.com.tr İkinci tezkerenin reddinden sonra Türkiye - ABD ilişkilerinin, Irak savaşı sürecince dondurulacağı ve savaş sonrasında da çok kötü gelişeceği yorumları yapılıyordu.