Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ek koşulları kabul edersek... 17 Aralık zirvesi için Brüksele gitmek üzere Başbakanlıkta son hazırlıklarını yapan Erdoğan, uçağa binmeden önce kabul ettiği Milliyete ABye dönük son mesajlarını şöyle verdi:"Türkiye, Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirdi. Bunu tespit eden biz değiliz, Avrupa Birliği. Komisyon raporuyla bu tespiti yaptı ve açıkladı. Müzakerenin bağlandığı şartlar yerine getirilmiş oldu. Bunlar tam üyelik için de geçerli şartlardır. Bu durumda artık ABnin yeni şartlar icat etmemesi lazım. Bizim söylediğimiz de bu: Yeni şartlar icat etmeyin. Fakat o yönde bazı girişimlere tanık oluyoruz ki, bunları kabul etmemiz mümkün değildir. İşte Kıbrıs diyenler var, sınırlar diyenler var. 24 Nisanda Kıbrısta evet diyen taraf biziz. Hayır diyen taraf Güney Kıbrıs. Şimdi siz evet diyen tarafa şartlar koşuyorsunuz, hayır diyen tarafa bir şey demiyorsunuz. Ben bunu anlamıyorum. Bunu kendilerine söyledim, ben bunu anlamakta güçlük çekerim dedim. Bu yapılan dürüstlük değil. Biz dürüstlük bekliyoruz. Eğer ek şartlara evet dersek o zaman Türkiye, Türkiye olmaktan çıkar. Türkiye, Türkiye olmaz. Her şeye evet diyecek halimiz yok.""Biz AB desteğiyle ayakta duran bir ülke değiliz. Kendi çabalarımızla, kendi çalışmalarımızla bugünlere geldik. IMF ile ilişkilerimiz sürüyor, programımızı ortaya koyduk. 3 yıl içinde neler yapacağımızı belirlemiş olduk. Biz zaten Avrupanın içinde bir ülkeyiz. Avrupa Konseyinin kurucu üyesiyiz. NATOnun en önemli üyelerinden biriyiz. NATOda birlikte görev yapıyoruz. Sizin çocuklarla bizim çocuklarımız birlikte şehit oldular, birlikte görev yaptılar. Ortak şehitlerimiz var. OECDnin üyesiyiz. Avrupa kurumlarının içindeyiz. Bunları gerektiği her yerde söylüyorum.""Bu süreç bir yerde sinir savaşı. Taktikler söz konusu. Sınamalar söz konusu. Biz sinirlerimizi sağlam tutmalıyız. Öyle de yapıyoruz. Kararlılığımız zaten biliniyor. Bazı önerileri anlamıyorum. Deniliyor ki, Türkiye ABye demir atsın, AB yörüngesinde kalsın, ama üye olmasın. Böyle şey olur mu? Bunu söylemeye ve istemeye ne hakkınız var? Buna siz nasıl karar veriyorsunuz? Eğer öyleyse ona ben karar veririm. Kendi geleceğimizi biz kararlaştırırız. Sizin Türkiyenin geleceğini tayin etme gibi bir konumunuz yok, olamaz. Biz Avrupanın da açığını kapatan bir ülkeyiz. Dış ticaret açıklarına bakıldığında, Avrupanın bu açığını kapatmasında en fazla katkısı olan ülkenin Türkiye olduğu görülür. Üyelik söz konusu değilse ne yapacağımıza biz karar veririz." Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Brüksele hareketinden önce Milliyete özel açıklamalar yaptı. "Hıristiyan kulübü değiliz, diyorlar. Şimdi Hıristiyan kulübü olup olmadıklarını göstersinler. Bu, Türkiye ile anlaşılır. Hıristiyan kulübü olmadıklarını göstermelenin yolu Türkiyenin ABye girmesidir. Siyasi kriterleri yerine getirmiş bir ülkeyiz. Ölçü demokrasi ise Türkiye demokratik olgunluğa, derinliğe ulaşmış bir ülkedir. Ölçü laiklikse, Türkiye bu alanda da çok büyük mesafe almış bir ülkedir. Ben bunları günbegün sordum. Eksik kalan bir şey var mı dedim. Ne kaldıysa bana söyleyin dedim. En son Verheugen, ceza yasası, usul yasası, infaz yasasını saydı. Oraları da çıkardık. Ve nihayet masada bir şey kalmadı dediler. Bunu onlar söyledi. O halde bunun gereğini yapmak da onlara düşen bir görevdir." Hıristiyan kulübü mü? "Kararın kelimelendirilmesi çok önem taşıyor. Öyle anlaşılıyor ki, bu konuda görüşmeler, karşılıklı ikna çabaları son ana kadar sürecek. Cuma sabahına kadar uyumayacağız. Bu çalışmaları yürüteceğiz. Kelimeler üzerinde belki tek tek çalışma yürüteceğiz. Ucu açık ne anlama geliyor, örneğin bu ifade üzerinde duracağız. Bizim olumlu bakacağımız yaklaşım Schröderin dediği gibi; tam üyelikle sonuçlanabilecek müzakere süreci gibi ifadelerdir. Ucu açık ne demek? Tam üyelik hedefinden sapılacaksa o zaman ben bu masaya niye oturuyorum? Tam üyelik zaten otomatik değil. Müzakerenin herhangi bir aşamasında zaten kesilebilir. Bunu onlar da yapabilir, biz de kesebiliriz. Belki biz keseriz. Ama müzakerenin hedefi, bağlayacağı son tam üyeliktir. Üye ülkeler için bile askıya almak mümkün. O halde başından niye böyle bir ifade konulmak isteniyor. Sabaha kadar uyku yok "Türkiye müzakereye başlamaya hazırdır. Ama arzu etmediğimiz bir kararla karşılaşırsak o zaman diyeceğim şu olur: Siz hazır değilsiniz. ABnin hazır olmadığını görürsem de bunu söyler ve masaya oturmam. Çünkü bu işe yanlışla girersek, yanlış başlangıç yaparsak, bugüne kadarki çalışmalarımızın hakkı verilmemiş olur. Çalışmalarımızı, edindiklerimizi, kendi kendimizi inkâr etmiş oluruz." "Zirveden arzu ettiğimiz karar çıkarsa, bu bizim için bir zafer havasıyla karşılanacak değildir. Aynı olgunlukla çalışmalarımızı yürütürüz. Öyle zafer havasına kapılmak doğru değildir. Türkiye bu süreçte çok çaba gösterdi, çok emek verdi. Aynı şekilde devam eder." AB hazır değilse oturmam "17 Aralıkta sonuç olumlu da olsa, olumsuz da olsa, bizim medeniyet projemiz devam eder. Bizim projemiz bundan etkilenmez. Gerçekleştirmeye çalıştığımız bir medeniyet projesidir. Aynı istikamette devam ederiz. Türk milletine yakışan olgunluğu göstermek zorundayız. Esastan taviz vermeyiz. Esasları zaten onlar belirledi. Biz onları bu esaslara sadık kalmaya davet ediyoruz. Daha önce dediğim gibi, biz siyasi olarak ne zam istiyoruz, ne tenzilat istiyoruz. Esaslar neyse ona uygun davranmalarını istiyoruz. Ne bir eksik, ne bir fazla. Durumu onların da iyi değerlendirmeleri gerekir. 10 sene önce Türkiye, ABye evet der miydi? Bugün yüzde 70 evet diyor. Ama yüzde 52si AB bizi kabul etmek istemez diyor. Bu izlenimi verdiğine göre, aslında AB sınavda. Böyle bir yaklaşım var." Medeniyet projesi sürer "17 Aralıktan sonra da önceliklerimiz değişmez. Bunlar bellidir. Şöyle sıralayabiliriz:1- Kopenhag kriterlerini yerine getirmiş bir ülke olarak bunların uygulamasına öncelik veririz. Her alanda yaşama geçirmeye bakarız.2- Maastricht kriterleri de önceliğimizdir. Onları hedef almayı sürdürürüz. Yüzde 3 enflasyonu hedef alırız. Reel faizi yüzde 10un altına düşürmeye, tek haneli rakamlara çekmeye çalışırız.3- Büyüme hızını yüzde 5te tutmak önceliğimizdir. Üzerinde olabilir, altında olmaz. Ortalama hedefimiz budur.2005te hedefleri yakalamaya ağırlık veririz. Çoğunu yakalayacağımıza da inanıyorum. Türkiyenin bu gücü, bu potansiyeli var. Turizmde sene sonu itibariyle gelirimiz 12.5 milyor dolar. Seneye bu 16 - 17 milyar doları bulur. 17 milyon turist geldi, bunu 20 milyona çıkarabiliriz. Bu ekonominin psikolojik yönetimiyle, beklenti yönetimiyle ilgili bir olaydır. AB siyasi kriterlerini yerine getirmiş bir ülke olarak yolumuza devam ederiz. Müzakere konusu 31 ayrı bölüm var. Biz bunları gerçekleştirmeye çalışırız. Sonuç ne olursa olsun, biz bunları esas alır ve çalışırız. Hedefimiz, önceliğimiz bunlar olur. Daha önce bu süreçten başarıyla geçmiş ülkelerin uzmanlarından, deneyimlerinden yararlanırız, onların uzmanları bizim uzmanlarımıza deneyimlerini aktarırlar. Böyle devam ederiz." İşte 3 önceliğimiz "Türkiye, büyük ekonomik potansiyel ve imkânlar taşıyor. Örneğin, enerji koridoru konumunda olması bunlardan biri. Rusyanın müşterek çalışma gayreti var. Mavi Akımın uzatılması, Batıya açılması söz konusu. Yunanistana doğalgaz vereceğiz. Avrupanın içlerine kadar gaz gönderme imkânımız var. Bütün bunları değerlendireceğiz. Türkiye seçeneği ve imkânları çok geniş olan bir ülke. Bunu Avrupanın da görmesi lazım.""Yatırım ve finans noktasında Türkiyeye ilgi yüksek. Bir uçak dolusu işadamı geldi, yenileri geliyor. Gaziantepe ilgi yükseldi. 5084 kapsamına alınca ilgi artıyor. Bu bütün Güneydoğu için geçerli. Güneydoğu bu yatırımlarla kalkınacak. Bunun sosyal sonuçları olacak. Terör olayı da böyle güç kaybedecek." Seçeneğimiz bol "Yabancı gazetelere verilen ilanlar (Kürtler ne istiyor?) yanlıştır. Buna karşı gösterdiğimiz tepkinin etkili olduğu anlaşılıyor. Nitekim destekleyen, imza verenler de geri vitesi taktılar. Bu tür girişimler çok yanlış. Hele belediye başkanlarının imza atmaları çok büyük hatadır. Gelecekleri için sorundur. Legalite tartışmasına yol açar. Belediye başkanlarının bunu yapmamaları gerekir. İlan da zaten derinliği olan bir olay değildir. Bu da anlaşılmıştır.""CHPnin ortak deklarasyon girişimi bence siyasi bir acemilikti. Çünkü böyle bir deklarasyon yayımlandığında bizim manevra alanımız sınırlanmış olur. TBMMnin deklarasyonunun çizdiği bir çerçeve ortaya çıkar. Oysa, bize manevra alanı gerekir. Belki o alanı kullanmak zorunda kalırız. Bu bakımdan şimdiden böyle bir açıklamayla hareket alanımızı daraltmak yanlış olurdu." fbila@milliyet.com.tr İlana tepki etkili oldu