Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yön Türkiye'nin PKK sorunu 1991 Birinci Körfez Savaşı'ndan sonra Kuzey Irak'la iç içe geçmiş bir soruna dönüşmüştü. ABD'nin 2003'te Irak'ı işgal etmesiyle bu soruna bir de ABD halkası eklendi. Bugün PKK sorunu, "ABD-Kuzey Irak-PKK" biçiminde bir sorun yumağı haline gelmiş durumda. Bu üç unsuru birbirinden ayırmak giderek zorlaşıyor. 1991'deki Birinci Körfez Savaşı'ndan sonra PKK'nın Kuzey Irak'a yerleştiği ve burada güçlendiği biliniyor. Bu dönemde Kuzey Irak'taki Kürt liderler Barzani ve Talabani açısından da PKK bir sorundu. Bu iki lider, yine zaman zaman PKK'ya karşı Türkiye'nin yanında yer aldılar, mücadele ettiler. Bazen birbirleriyle çatıştıkları da oldu.Türkiye'nin o dönem izlediği politika sonuç vermedi. Barzani ve Talabani'ye destek olan Türkiye, onların da yardımıyla PKK'nın Kuzey Irak'ta varlığını ve faaliyetlerini sıfırlayacağını düşündü.Bu süreçte özellikle Talabani, PKK'ya karşı tam bir tavır almadı. Arabuluculuk yapmaya yöneldi. TSK'nın operasyonlarında PKK'lıları başka yerlere taşıyarak yardımcı oldu.2003'ten sonra ise hem Barzani hem Talabani PKK'yı desteklemeye başladı. Türkiye'ye karşı, PKK'dan yana bir tutum aldılar.Bu tutumu almaları, özellikle 1 Mart tezkeresi sonrasında ABD'nin siyasi duruşuyla da güçlendi. ABD ile Türkiye arasındaki gerginlik Barzani ve Talabani tarafından bu şekilde değerlendirildi.Şimdi ABD, PKK'yı terör örgütü ilan etmiş olmasına karşın konuyu siyasi alana çekmeye ve Türkiye'yi bu boyutu kabul etmeye zorluyor. Bu arada PKK'yla mücadele konusunda Türkiye'nin beklentilerini karşılamıyor.Bu haliyle Türkiye açısından ABD de sorunun önemli parçası haline gelmiş oldu.ABD, Mart 2003 sonrası için ulusal çıkarları Kürt grupları desteklemeyi gerektirdiği için bu tutumu aldı. Ulusal çıkarlarında bir değişiklik olmadığı sürece bu tavrını sürdüreceği de anlaşılıyor. ABD'nin tutum değiştirip Türkiye'nin dost ve müttefikliğini öne alarak PKK'ya karşı siyasi bir duruş alması, ancak ulusal çıkarları bunu gerektirirse söz konusu olabilir.Aksi halde PKK sorunu, "ABD-Kuzey Irak-PKK" sorunu biçiminde kalacaktır. Kuzey Irak boyutu Seçim dönemine girdiğimiz süreçte Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül, ABD'nin bu tutumunu daha sık biçimde eleştirmeye başladılar. Son olarak ABD'nin PKK'ya silah sağladığı iddiaları üzerine Gül sert çıkışlar yaptı. ABD'nin Ankara Büyükelçisi Dışişleri'ne çağrıldı, açıklama istendi. Gül, ABD'nin PKK'ya silah sağladığının kesinleşmesi halinde bunun iki ülke ilişkilerini dağıtabileceğini söyledi.Elbette, ABD'nin PKK'ya silah sağladığının kanıtlanması çok önemli olur. Mart 2003'ten beri zaten pek iyi olmayan iki ülke ilişkilerini daha da kötüleştirir.Ancak, ABD'nin PKK'ya silah vermediği anlaşılırsa, sorun çözülmüş olur mu?Hayır. ABD'nin resmen PKK'ya silah vermediğinin anlaşılması sorunun özünü çözüme kavuşturmaz. Hiçbir ülke bir terör örgütüne "resmen" ve "gözler önünde" silah teslimatı yapmaz.Kaldı ki, PKK gibi bir örgütün silah edinmesi çok zor değil.Dağılan Irak ordusunun silahlarının PKK'ya geçtiği, Irak pazarında her türlü silahı ucuz biçimde alabildikleri, peşmergelere verilen ABD silahlarının bir kısmının PKK'ya verilmiş olabileceği, Barzani'nin buna göz yumacağı, uluslararası silah kaçakçılarından her türlü silahın temin edilebildiği zaten biliniyor. ABD, bu yollardan biriyle ABD silahı elde etmiş olabileceklerini açıklayabilir ki ilk gelen bilgiler de bu yöndedir.Bu bakımdan silah temini üzerinden sonuca varmak sağlıklı olmayabilir.ABD'nin sıkıştırılması gereken asıl yol siyasi duruşu ve desteğidir. fbila@milliyet.com.tr Silah ve siyaset