Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yön Türkiye'nin bir Kürt politikası oldu, elbette. Ancak, bu, uzun vadeli, stratejik hedefler gözeten bir temel politikadan ziyade, konjonktürel ve giderek günübirlik pozisyon almaya indirgenmiş, eylemden çok söyleme dayalı anlayışla sınırlı bir politikaya dönüştü.Bu politik anlayış nasıl bir sonuç verdi?Türkiye, "Kürt sorunu"nun Kuzey Irak'la ilgili yönünü belirlerken bir tercih yaptı:Abdullah Öcalan ve PKK'ya karşı, Barzani-Talabani ikilisini desteklemeye karar verdi. 1991 Birinci Körfez Savaşı'ndan bu yana bu yönde adımlar attı. Talabani ve Barzani'yi güçlendirdi, onlara kırmızı pasaport verdi, PKK'ya karşı bu unsurlardan yararlanmak istedi. Bu tercih, Talabani'nin Irak Cumhurbaşkanı, Barzani'nin Kürt Bölge Başkanı olmasını desteklemeye kadar vardı.Türkiye'nin Kürt politikasından Talabani ve Barzani azami ölçüde yararlanmış oldular. Türkiye'nin izlediği politikanın sonuçlarından biri bu oldu. Bu soruyu yanıtlamadan önce, "Türkiye'nin detaylı çalışılmış bir Kürt politikası var mı?" sorusunu yanıtlamak doğru olur. Talabani'nin cumhurbaşkanlığını kolaylaştıran bu politika Kuzey Irak'ta da Barzani'yi güçlendirmiş oldu.Barzani, "önündeki engellerden biri" olarak gördüğü Abdullah Öcalan da yoldan çekilince, nüfuz alanını genişletmeye yöneldi. Bugün, Türkiye'nin Güneydoğu'sunda etkin olmaya çalışırken, TBMM'de de kendine yakın milletvekilleriyle varlığını hissettirmeye çaba gösteriyor.Barzani, bütün Kürtlerin lideri olmayı hedeflemiş durumda...Bugün DTP Diyarbakır İl Başkanı'nın, "Kerkük'e yapılacak saldırıyı Diyarbakır'a yapılmış sayarız" demesi de eski DEP milletvekili Leyla Zana'nın "Talabani, Barzani ve Öcalan bizim üç liderimizdir" diye konuşması da bu bağlamda algılanmalıdır.Amaç Kuzey Irak'ta ve Güneydoğu'da ortak politikalar geliştirmek, ortak hedefler doğrultusunda söylem ve eylem birliği yapmaktır. Barzani'nin konumu Peki, bu sonuçlar Türkiye'nin beklentileriyle uyumlu mudur?Hayır. Talabani ve Barzani'yi güçlendirmeye çalışan Türkiye'nin beklentileri PKK'nın etkisiz kılınması ve Kuzey Irak'ın şekillenmesinde Türkiye'nin etkin rol oynamasıydı. Bugün bu iki sonuçtan da söz etmek mümkün değil.Kuzey Irak yerel parlamentosuna sunulacak olan Kürt Bölgesi anayasa taslağındaki iki hüküm, Türkiye'nin amaçlarıyla taban tabana zıttır.Birincisi, bu anayasanın Sevr'in 62., 63. ve 64. maddelerine atıf yaparak başlaması ikincisi de siyasal sığınmacıların ülkelerine iade edilmeyeceği hükmüdür. Bunun anlamı, Barzani yönetiminin PKK'lıları koruyup kollamaya devam edeceğidir.ABD bu anayasadan hayat bulacak olan Kuzey Irak federe veya bağımsız Kürt devletiyle Türkiye'nin iyi geçinmesini, içeride de PKK kaynaklı harekete siyasi alan açılmasını istemektedir. Türkiye'nin durumu Türkiye'nin Kürt politikasının bugün verdiği sonuçlar bunlardır.Peki, bunlara karşı hükümet ve iktidar partisi başta olmak üzere geliştirilen yeni bir ulusal politika var mıdır?Liderlerin söylemine bakıldığında günü kurtarmaya, geçici sempatiler yaratmaya yönelik söylem dışında, sorunun derinliğini ve Türkiye'nin geleceği açısından önemini kavramış bir yansıma yok.Devletlerin ve ulusların ömrü, hükümetlerden, partilerden uzundur. Dış ve iç yönüyle "Kürt sorunu" hükümetlerin, partilerin ömrünü aşacak nitelikte bir sorundur. Bu nedenle kalıcı, ulusal nitelikte politikalar üretilmesi gerekmektedir. fbila@milliyet.com.tr Partiler ne yapıyor?