Uğursuzlukların iki ana kaynağı var: Ya art niyet ya bilgisizlik. Ekonomide, siyasette, iç politikada, dış politikada, dinde, imanda.. İyiniyet ve bilgi kaybolunca yerini art niyet veya boşluk alıyor. Sonuç kötülük, sonuç kavram kargaşası, sonuç gerçeğin silikleşip gözden uzaklaşması..
'İslami çevrelere yakın araştırmacı yazar' İsmail Nacar, Fethullahçılar için demiş ki: 'Bunların dinle alakası yok. Bunlar, takiyeyi siyasete sokan, Selçuklu imparatorluğunu içerden yıkmaya, devleti ele geçirmeye çalışan, önderliğini Hasan Sabbah'ın yaptığı Batınilerin devamıdır.'
Bazı yazarlar da İsmail Nacar'dan alıntı yapmış: "İsmail Nacar... Fethullah Hoca olayının... tarihte devleti içerden ele geçirmek için başlatılan Batıni hareketinin günümüzdeki devamı olduğunu iddia ediyor. Ve bu olaya Neo -Batınilik diyor" (Güngör Mengi, Sabah, 21 Haziran 1999).
Yaptığımız bu alıntılardan şu çıkıyor: İsmail Nacar'ın çarpıtmalarına Güngör Mengi'nin bilerek bilmeyerek yer vermesi. Oysa biraz araştırılırsa görülecektir ki, ne Hasan Sabbah ile Batınilik hareketini birebir eşitlemek mümkündür ne de Fethullah Hoca olayını Batınilik ya da Neo -Batınilik olarak nitelemek... Batınilik, Kuran'ın 'sözünü" değil "özünü" esas alan bir büyük felsefenin adıdır ve Fethullahçılarla da ilgisi alakası yoktur. Tarihte Batıniliğin de çeşitli dalları, hareketleri olmuştur ama, bunlar da Fethullahçılarla Batıniliği özdeşleştirmek için yeterli değildir. Fethullahçılık Batıniliğe benzeseydi, Fethullah Hoca bugün kravat takardı.
İlle de bir benzetme yapmak istiyorsanız, o kadar uzaklara gitmenize gerek yok. Cumhuriyet'in ilk yıllarında şeriatçı - hilafetçilerin devleti içerden ele geçirmek için tezgahladıkları, Mustafa Kemal tarafından ortaya çıkarılan "komplo"yu ve ardından gelen Şeyh Sait isyanını hatırlamanız yeterli olabilir.
Bir tehlike mevcutsa, bu tehlikeden Selçuklu Devleti'nden önce Türkiye Cumhuriyeti'nin kurtarılması herhalde daha yararlı olur.
Fethullahçılar olayı, artık yeni bir aşamaya gelmiştir. O kaset yayımlandıktan sonra, artık bu tarikatla ilgili hiçbir şey eskisi gibi olamaz. Siyasette, ticarette, medyada yuvalanmış olan tarikat mensupları, yerlerini koruyacaklar mı? Yoksa, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası hükmünü icra edecek mi? Göreceğiz.
Devrim kanunları mı işleyecek, tarikat buyrukları mı? Göreceğiz. Temiz dindar vatandaşlar, gizli ya da açık din simsarlarının elinden kurtarılacak mı? Göreceğiz.
Peki Fehtullahçılar ne yapacak? Yerlerinde zıplayacaklar mı? Ne diyordu Hoca: "Zıplayacaksın, yerinde yürüyor gibi yapacaksın. Çünkü durmak sende durgunluk, paslanma meydana getirir. Bu açıdan hiç durmamalı, işler en kötü duruma göre hesap edilmeli. İyi çıkarsa hızlı yürürüz. İyi bir maratoncu gibi koşarız. Bakarız ki tıkanmalar var bu defa da zıplarız, yerimizde zıplarız, öyle durma yok bizde."
Onlar zıpladıkça, Fethullah savdalısı kimi "aydın"lar da herhalde hop oturup hop kalkacaklardır.
Zıplamak iyi de, fazla zıplayınca kafayı tavana çarpma tehlikesi var.
Yazara E-Posta: h.bila@milliyet.com.tr