Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye'nin gündemi iki konuya kilitli görünüyor: Ekonomi ve Afganistan operasyonu...
Bu iki önemli konu hem halkın, hem de devletin zirvesini uzun bir süreden beri meşgul ediyor.
Ancak, bu iki konunun gölgesinde Türkiye'nin iç politikasını ilgilendiren önemli araştırmalar, saptamalar yapılıyor ve bunlar da bir yandan çeşitli zirvelerde tartışmaya açılıyor.
Şu anda Türkiye'nin siyasi haritası, legal ve illegal siyasi örgütlenmeler ve bunları bekleyen siyasi akımların durumu da masaya yatırılıyor. Mevcut siyasi partiler ve sistem en sert şekilde eleştirilirken, mevcut tablonun zayıflığından yararlanarak alttan alta filizlenmekte olan akımların bugün ulaştıkları boyutlar konusunda da yöneticilerin dikkati çekiliyor.
Bugün yapılan birçok ankette iktidarıyla, muhalefetiyle partilerin büyük çoğunluğunun yüzde 10'luk baraj civarında gezindikleri biliniyor.
Hatta bu saptamalar nedeniyle seçim yaklaştığında barajın düşürülmesi ve böylece baraj korkusunun aşılmasına dönük düşünceler beslendiği de sır değil.
Ancak, bu yapı içinde rejimle sorunu olan, din temeline ve etnik kökene dayalı siyasi yapılanmanın ulaştığı boyutun gözden kaçırılmaması gerektiği üzerinde duruluyor.
Çeşitli kesimlerce yapılan kamuoyu yoklamalarında rejimle sorunlu siyasi akımların güç topladığı sonucu ortaya çıkıyor.
Verilen örnekler arasında HADEP'le ilgili kamuoyu yoklamaları da var. HADEP'e olan desteğin yüzde 5 ile yüzde 8.5 arasında değiştiğini gösteren anketler söz konusu. Din temelli partilerde bu desteğin daha da büyük çıktığı ifade ediliyor.
Rejimle sorunu olmayan partilerin performans düşüklüğü ve ekonomik sorunların yansımalarından rejim ve Cumhuriyet karşıtlığından beslenen siyasi akımların yararlandığı da yapılan saptamalardan bir diğeri.
Bu tablo içinde laik Cumhuriyet'e, bölünmez bütünlüğe inanmış partilerin, bu tür akımlara karşı siyasi mücadele sorumluluğunu unutmamaları gerektiğinin de üzerinde duruluyor.
Terörle mücadele sonrasında "rehavete" girmenin daha ağır sonuçlar doğuracağı, kişisel ve parti olarak küçük siyasi hesapların yapılmaması gerektiği de altı çizilen bir nokta olarak gündemde tutuluyor.
Zirve değerlendirmelerinde siyasi partilerin dikkatinin bu noktalara çekildiğini söyleyebiliriz.
Yine zirvelerde ele alınan bir diğer konu da Afganistan olayı ve terörle mücadele deneyimi. Türkiye'nin yıllarca mücadele ettiği bu sorunla ilgili saptamalar ve öneriler sosyolojik bir içerikle ele alınmış durumda. Terörle mücadelede sadece askeri önlemlerin yeterli olmayacağı, terörü besleyen ekonomik ve sosyal koşulların ortadan kaldırılması gerektiğine ilişkin saptama ve öneri, Afganistan'la ilgili olarak yapılan yeni bir çalışmada da yer almış durumda. Bir diğer ifadeyle, Türkiye'nin, bu deneyiminden yola çıkarak Afganistan'ı konu alan çalışmasını, ABD'ye bir öneri niteliğinde Dışişleri Bakanlığı'na teslim ettiğini söyleyebiliriz. Bu rapor, Afganistan'a sadece bomba yağdırmakla sorunun çözülemeyeceğini, Afganistan'ın bugünkü durumunu üreten sosyo - ekonomik durumunun düzeltilmesi için de harekete geçilmesini içeriyor.
Dışişleri'nin bunu ABD'ye ileteceği açık...
Her iki konudaki araştırma ve değerlendirmelerin bilimsel yöntemlerle yapılmış çalışmalara dayandığını söyleyebiliriz.