‘Dağ yapılı sanatkâr’, Folkart Gallery’de

29 Ocak 2023

Türkiye’nin sanat alanındaki yaratıcılığını ulusal ve uluslararası düzeyde tanıtmak. Sanat bilincini geliştirmek. Sanata olan ilgiyi yaygınlaştırmak. Bu üç hedefle 2015 yılında kuruldu Folkart Gallery. Folkart Yapı A.Ş’nin sosyal sorumluluk projesi olarak. Bugüne dek resim, heykel ve fotoğraf alanlarında 18 sergi düzenledi. Yüz binlerce sanatseveri ağırladı. 850 metrekarelik alanıyla Türkiye’nin en büyük sanat galerisi olan Folkart, bugün İzmir’in en önemli sanat duraklarının başında geliyor. Galeriye ne zaman gitsem, “Özel sektör bu modeli örnek alsa, her şehirde bir Folkart olsa, ülkenin sanat bilinci üst seviyeleri tecrübe eder” demekten kendimi alamıyorum. Bu bir temenni de aynı zamanda. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılı için.

Bu özel galeri, Folkart, 24 Ocak’ta 19. sergisini açtı: “Zaman ve Mekânın Büyüsünde Bir Ressam-Şevket Dağ”. Sanatçı için bugüne dek düzenlenen en kapsamlı sergi bu. Serginin kataloğu -katalog dediğim 310 sayfalık muhteşem bir kitap aslında-

Yazının Devamı

Adınızla bin yaşayın Erol Bey!

22 Ocak 2023

Son günlerde Mert Demir ve Mabel Matiz’in seslendirdiği “Antidepresan”ı sık sık dinliyor ve seviyorum. Köhn’ün “Seni Bi’tek Ben Anlarım”ına bayılıyorum. Bittikçe başa sarıyorum Spotify’da. Artık kaset döneminden kalma başa sarmak lafı tedavülden kalksa da. Yaşlı Amca’nın “Hep de Yorgun” şarkısı gençlik yakınmalarımı hatırlatıyor bana, gülümsüyorum. Madrigal’in “Dip”i favorilerimden. Adını yazmakta zorlandığım Dedublüman’ın “Çözemezsin”i beni alıp götürüyor kördüğümlere dayanıksız olduğum günlere. Cem Adrian, “Ben Seni Çok Sevdim” derken o muhteşem sesiyle, gözlerimi yaş basıyor.

Hepinizi çok seviyorum arkadaşlar. Ama 13 Ocak’tan bu yana sizi dinlemiyorum. Zira o gün Türk pop müziğinin efsanelerinden Erol Evgin’in “Sevdiklerim 2” albümü çıktı. Benim gibi 50 yaşını tecrübe edenlerin gençlik aşkı. Yıllar içinde içtenliğiyle, kalbindeki iyilikle insan olma

Yazının Devamı

Afife Jale’nin bir mezar taşı olmasın mı?

15 Ocak 2023

Her ne kadar Selahattin Pınar “Nereden sevdim o zalim kadını” dese de, bütün mezalimi kendineydi Afife Jale’nin. Sahneye çıkan ilk Müslüman kadın sıfatıyla açtığı çığırda ilerlemesine izin verilmediği için uyuşturucu maddelerden medet ummuş, dayanılmaz acılarla dolu hayatına yön verememişti. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde 23 Temmuz 1941’de öldüğünde bir at arabası çağrılmış, tabutu arabaya yüklenip mezarlığa gönderilmiş, cenazesi beş kişilik bir cemaatle kaldırılmıştı. Ölümünün üzerinden 80 yıl geçmesine rağmen mezar yeri hakkında çeşitli varsayımlarda bulunuldu ama hiçbiri üzerinde bir fikir birliğine varılamadı. Türk tiyatrosunun en önemli kadınının bir mezar taşı bile olmadı, birilerinin gelip başında dua okuyacağı, anma etkinliklerinin düzenleneceği… Afife’nin hayattayken nasıl yalnız bırakıldığını gösteren bir sır gibi kaldı mezar yeri. Ta ki 2018 yılında Osmanlı Ermeni Tiyatro Tarihi araştırmacısı Boğos Çalgıcıoğlu, bu konuyu araştırmaya karar

Yazının Devamı

Hayat genişleten sergi

8 Ocak 2023

Ortaköy’de köprünün dizinin dibine kıvrılmış bütün zarafetiyle oturan tarihî Kethüda Hamamı’nda yeni yılın ilk büyük sergilerinden biri açıldı bu hafta. Horoz Lojistik’in 80. yılı vesilesiyle küratörlüğünü Sanatatak kurucusu, eleştirmen Ayşegül Sönmez’in üstlendiği “Time is LOVE; Bir Dünya Gezisi Sahnesi”.

Zaman netameli bir kavram. Üzerine yüklenen çok sayıda anlam ve sıfat var. Kaliteli zaman, her şeyin ilacı zaman, zaman yönetimi, hızla akıp giden zaman, geçmek bilmeyen zaman, boşa harcanan zaman, zamana bırakmak. O kadar çok hayatımızın içinde bir kavram ki. Sürekli ona uyumlanmaya çalışıyoruz. ‘Zamanın ruhu’ tabiri de buradan geliyor. İnsanların dönemine göre oluşturduğu ortak değerler bütünü. Kendine uyum sağlayamayanları dışlama özelliği var. Zamanın ruhunu yakalayabilmek için inanılmaz bir telaş ve koşuşturmaca içindeyiz. Peki ya ‘ruhun zamanı’? Başka ruhlarla benzerlik taşısa da bize ait ve biricik olan. Onunla

Yazının Devamı

1 Ocak’ı nasıl alırsınız?

1 Ocak 2023

Üniversiteyi bitirene dek, her 1 Ocak’ta kendimi yabancı bir evde yaşamaya başlamış gibi hissettim. Yeni yıla alışmam zaman aldı. Eski yılın (evin) acı tatlı hatıralarını kendimle birlikte taşıdığım yeni yılda (evde) ilk bir ay epey zorlanırdım. Aslında aralık ayının ikinci yarısıyla birlikte tatlı bir telaş başlardı. Kırtasiyeci Kör İhsan’a gider, simli kartpostallar seçer, onları büyük bir özenle yazıp postaneden gönderirdim sevdiklerime. Okulda yılbaşı kutlamaları yapılır, hediye kuraları çekilir, yıl bitmeden arkadaşlar arasında dağıtılırdı. 31 Aralık’a günler kala annemin mutfağında, onun bereketli yeşil elinin lezzetiyle kuşatılmış bir yemek yapma şöleni başlardı. Yılbaşı akşamı, bütün bir yıl sadece misafir geldiği zamanlar için bekletilen odanın kapıları açılır, babam şöminede odunları tutuşturur, aile fotoğrafları çekilir, ortaya büyük bir sofra kurulur, annemin cennet taamı yemekleri büyük bir nizam içinde arzı endam ederdi.

Yemekten sonra kuru yemişler, boy boy meşrubatlar ve babamın viski şişesi masadaki yerlerini alırdı. Tombala

Yazının Devamı

Dergiciliğin büyük sınavı

25 Aralık 2022

Geçtiğimiz çarşamba Boğaziçi Üniversitesi Edebiyat Kulübü’nün düzenlediği “Çağımızda Dergiciliğin Dönüşümü: Basılı ve Dijital Yayıncılık” paneline katıldım. BÜ Edebiyat Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Fatih Altuğ’un moderatörlüğündeki panelde Milliyet Sanat dergisini temsilen ben, Punctum dergisinin yayın yönetmeni Cana Bostan ve Ecinniler dergisi ekibinden Çağla Çinili ve Tunca Çaylant konuşmacı olarak yer aldık. Saat 6’da başlayan panele Boğaziçi Üniversiteli öğrenciler yoğun katılım gösterdiler. O saatte program yapmak adına birçok seçenekleri varken, olmak istedikleri yer ve seçtikleri konu, dert edindikleri kavramlar açısından iyi bir fikir veriyor. Şahane gençler. Pırıl pırıllar. Organizasyon ekibinden İrem’le panel öncesi uzun bir edebiyat sohbeti yaptık. Hayran kaldım bilgisine ve görgüsüne. Yeni bir yıla girerken, sürekli eleştirilen Z kuşağına duyduğum umut arttı.

Sadece öğrenciler değil, diğer

Yazının Devamı

Zanaatla sanatın büyük aşkı

18 Aralık 2022

İlk duvar halıları 14. YY’a tarihleniyor. Avrupa kiliselerinde ve saraylarda dekoratif amaçla kullanılıyor. Aristokrasinin önemli göstergelerinden biri. Güce ve zenginliğe ait semboller bu halılarda yerini alıyor. Sanayi devrimiyle birlikte 500 yıl süren etkinliğini kaybediyor. 19. YY’ın sonunda “Sanat ve Zanaat” hareketiyle yeniden canlanıyor. Sanatçıların ilgisini çekmeye başlıyor. Tablolarını duvar halısı olarak dokutmaya başlıyorlar. Picasso, Braque, Matisse, Leger, Miro, Braque gibi sanatçılar bu akımın başını çekiyorlar.

Türkiye’deki duruma bakacak olursak, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Zeki Faik İzer’in katkılarıyla şekilleniyor duvar halısının sanat nesnesi olarak varlığı. İlk girişim ise Özdemir Altan’dan geliyor. TRT İstanbul Radyosu Konser salonu fuayesi duvarlarını süslemek için açılan yarışmanın ardından Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’na devam ederek kilim dokumayı öğreniyor. Özdemir Altan’ın “Çağdaş Müzik Üç Antik Anadolu Kralı” (340cmx700cm) ve

Yazının Devamı

Arlin Çiçekçi adını not edin derim

11 Aralık 2022

Mesleğimin en güzel yanlarından biri de, ilk sergilerine, ilk rollerine, ilk kitaplarına ya da ilk albümlerine tanık olduğum bazı sanatçıların, yıllar içinde alanının en parlak yıldızlarından biri olduğunu görmek. Kariyerini adım adım izlemenin keyfini sürmek. Seray Şahiner’in ilk kitabı “Gelin Başı”nı okuduğumda, yıl 2007’ydi, nasıl heyecanlandığımı, yayınevinden Şahiner’in telefon numarasını aldığımı arayıp uzun uzun tebrik ettiğimi bugün gibi hatırlarım. Ben unutsam bile sevgili Seray her gördüğünde hatırlatır bana, o gün o tebrikten payına düşen sevinci. 15 yıl geçti aradan. Seray Şahiner, bugün Türk edebiyatının en görkemli kalemlerinden biri. Kalemine sevgim de saygım da sonsuz. Kalbine de. Gelecek 10 yılını düşündüğümde ise içim içime sığmıyor. Kim bilir nasıl şahane kitaplar okuyacağız ondan.

Aynı heyecanı bugünlerde, bir başka yazarda yaşıyorum: Edebiyatımızdaki gümbür gümbür ayak seslerini olanca netliğiyle duyduğum Arlin Çiçekçi. İlk kitabı geçtiğimiz yıl çıkan

Yazının Devamı