Filiz Aygündüz

Filiz Aygündüz

filiz.aygunduz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bugün 31 Aralık. Yılın son günü. Her sene olduğu gibi ‘Nasıl da çabuk geçti’ dediğimiz, ‘Giden ömürdendir’ diyerek biraz hüzünlendiğimiz. Ama kaçınılmaz olarak da yeni bir yıla girmenin tatlı telaşına düştüğümüz. Akşamı beklediğimiz. Sıcacık aile sofralarında yerini alacak kuruyemişler, bir yılbaşı klasiği olarak tombala çıkacak ortaya. Kızarmış bir tavuk ya da hindi. Bir bölümümüz de dışarıda kutlayacağız yeni yılı. Benim gibi hazır aile sofrasına oturacaklar için, uzun bir tatil günü. Ve ben yine aynı şeyi yapacağım. Yılbaşı, Noel filmleri seyredeceğim. Kasım ayından beri yaptığım gibi. Kasım gibi dijital kanallarda bir Noel filmi furyası başlıyor. Neredeyse hepsini seyrediyorum. Bu konuda oldukça iddialıyım. Niye? Çok iyi filmler mi bunlar? Hayır, değil! Hatta birbirinin aynı vasat senaryolar, hiç tanınmamış oyuncular ve sıradan oyunculuklar… İyi de neden bu filmleri, âdeta filmden filme koşan bir festival izleyicisi gibi takip ediyorum?

Haberin Devamı

Yeni yıl ve iyilik hâli

Mutlu son

İlk nedeni yeni yıl temalı görsel zenginlikleri. En başta, lapa lapa yağan kar. Kar topunu hiç sevmem. Karı taş kıvamına getirip insanların yüzüne gözüne fırlatmak, bunun adına oyun demek oldum olası canımı sıkar. Ama kar yağışını izlemek başka. Pencerenin kenarına oturup, bir fincan kahve eşliğinde, bir kitap okuyarak… Arada bembeyaz örtüyle kaplı zeminlerde yürüyen insanların hikâyelerini düşünmek, gökyüzünden tane tane yağan karın oluşturduğu simli yeni yıl kartı manzaralarına dalmak ve en önemlisi pencereyi açıp o muhteşem kar sessizliğini dinlemek. Bunların hepsi var o filmlerde. Sonra Noel ağacı süsleme ve aydınlatma seansları. O sırada çocukların heyecanları, mutlulukları. Işıl ışıl sokaklar. Hediyelik eşya dükkânları, kapısı bir zil sesiyle birlikte açılan. Noel babalar, geyikler, renk renk paket kâğıtları, hediye süsleri. Bu yaşta Noel Baba’ya inanacak olduğumdan değil, kızağını geyiklerin çektiği. Ama hepsinin temsil ettiği bir kavram var, filmlerin senaryolarına da yansıyan. İyilik hâli.

Noel fimlerindeki o ‘iyilik hâli’ni seviyorum ben. Herkesin birbirine iyilik yapmaya çalıştığı, ‘iyilik hâli’nin yüceltildiği. Hemen her filmde, kasabada kurtulması gereken bir yer, bir durum var. Kiminde bir çiftlik oluyor bu, kiminde butik bir otel. Şehirden biri geliyor. Bütün bu kurtarılması gereken yerlerden rant kaygısıyla büyük gelir elde etmeyi planlayan, mülk sahibini buna ikna etmek isteyen. Yeni yıl ruhuyla hiç ilgisi yok şehirlinin hatta Noel’den nefret ediyorlar çoğunlukla. Ama kasabanın yerlileri ile tanışıp kaynaşınca, art arda yapılan iyiliklere şahitlik edince dönüşmeye başlıyorlar. Ve onu dönüştürenlerin başında da mutlaka bir karşı cins bulunuyor ve aralarında mutlaka bir aşk başlıyor. İlle de, altına girildiğinde öpüşmenin gelenek olduğu ökse otunun bulunduğu bir lokasyonda rastlaşıyorlar. Ve mutlu son.

Haberin Devamı

İyilikle sarıp sarmalanın

Birine konusunu anlatmaya kalksam, ‘Ay ne saçma bir film’ tepkisi alacağım bu filmleri seviyorum ben. Hayatın giderek sertleştiği yeni bir yüzyılda, kötülük yapmanın işten sayılmadığı, çoğunluğun birbirinin ayağını kaydırmaya başladığı bir dönemde, Yeşilçam fimleri gibi nahif, iyiliğin ve aşkın başrolleri paylaştıkları bu filmler bana çok iyi geliyor. Psikologlar bile anlamlı bir hayat sürebilmek için birilerine iyilik yapmamızı öneriyorlar. Daha çok para, evler, arabalar, lüks segmentten pahalı hediyeler filan değil insanı mutlu eden. Birine dokunmak, ona bir iyilik yapmak. Ki bu filmlerde bunlar bolca bulunuyor. İzleyeni de iyilik yapmak konusunda motive ediyor.

Haberin Devamı

Özetle tüm bunlar nedeniyle bugünü de izlemediğim son birkaç Noel filmini izleyerek geçireceğim ben. “Allah karşına iyi insanlar çıkarsın” diyen anne duası gibi bu filmler. Bugün bir tane izleyin. İyilikle sarıp sarmalanarak girin yeni yıla. Daha anlamlı bir sene geçirmek için her fırsatta birilerine iyilik yapın. Bir kız çocuğunun eğitimine destek olun mesela. Bir çocuğu kitaplarla tanıştırın. Örnek çok. “Dünyayı güzellik kurtaracak” diyen Dostoyevski’ye ve “Bir insanı sevmekle başlayacak her şey” diyen Sait Faik’e kulak verin. Bu sözlerin alt metnindeki iyilik hâlini fark edin.

İyi seneler dilerim.​