Fuat Keyman

Fuat Keyman

fkeyman@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

30 Eylül 2013 tarihinde Başbakan Erdoğan’ın açıkladığı Demokratikleşme Paketi, üç seçenekli yeni seçim sistemi önerisi de yapıyordu.
Başbakan’ın sunduğu üç seçenek şöyleydi: a) Var olan %10 ülke barajlı Nispi Temsil Sistemi’nin devamı; b) %5 ülke barajlı, her bölgede 5 milletvekilli Daraltılmış Bölge Seçim Sistemi’ne geçiş; c) Ülke barajsız Dar Bölge Seçim Sistemi’ne geçiş.
Başbakan, bu seçenekleri sunduktan sonra, diğer siyasi partileri tercihlerini belirlemek için çalışmaya davet etti ve eğer bir sonuç almazlarsa, kendi tercihlerini yapacaklarını söyledi.
Başbakan, Moskova dönüşü, uçağında, daha kendilerine gelen bir siyasi parti önerisi olmadığını söylemişti.
Dahası, yeni Anayasa yapım sürecinin durmasıyla, seçim sistemi ve Siyasi Partiler Kanunu reformları çok daha önem kazandı.
Çünkü; 1982 darbe anayasasıyla, var olan seçim sistemi ve Siyasi Partiler Kanunu ile Türkiye’nin, ne “demokratikleşme”si ne de çözüm sürecinin sürdürülebilirliği mümkün değil.
Yeni bir seçim sistemine ve yeni siyasi partiler kanununa gereksinimiz var.
Direktörlüğünü yaptığım İstanbul Politikalar Merkezi olarak, KONDA Araştırma Şirketi ve National Democracy İnstitute işbirliğiyle, benim, Tarhan Erdem’in ve Bekir Ağırdır’ın yürütücülüğünde, seçim sistemi ve siyasi partiler kanunu reformları üzerine çalıştık.
Son altı ayda, AK Parti, CHP, MHP, BDP üst yöneticileriyle konuştuk; bu alanda çok ciddi çalışmalar yapmış akademik ve siyasi akil insanlarla birlikte çalıştık; parlamento dışında kalmış siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri yöneticileriyle odak grubu çalışmaları yaptık ve dünya pratiklerini inceledik.
Sonuçla, “Türkiye’nin Demokratikleşmesi İçin Kapsamlı Bir Siyasi Parti Ve Seçim Sistemi Reformu Önerisi” raporunu yayımladık. (Rapora, www.ipc.sabanciuniv.edu’dan ulaşabilirsiniz)
Raporu, siyasi partilerimizle, medyayla ve sivil toplum örgütleriyle paylaşmaya bu hafta başladık.
Bu çalışma, aynı zamanda, Başbakan’ın çağrısına, bugüne kadar yapılan ilk yanıt oldu.
Çalışmamızda, en genelde, yeni bir seçim sisteminin ve yeni siyasi partiler kanununun, temel ilke olarak, yönetimde istikrar ve temsilde adaleti değil, fakat “toplumun çoğulcu yapısını meclise yansıtan nitelikli temsil anlayışı”nı kabul etmesi üzerine uzlaşıldı.
Daha somuttaysa, yeni seçim sisteminin, ya %3 ya da %4 (en fazla 5%) Ülke Barajlı Nispi
Temsil Sistemi
ya da eğer %5 ülke barajı kabul edilirse, her bölgede sayıları en az 5’ten 9 ya da 11 milletvekiline çıkan Daraltılmış Bölge Sistemi olmasında uzlaşıldı.
Daraltılmış bölge tercihinde, milletvekili sayısının az değil aksine fazla olmasının önemi üzerinde duruldu: Bölgelerdeki milletvekili sayısı ne kadar fazlaysa, toplumun çoğulcu yapısının Meclis’e yansımasının artacağı; buna karşın, milletvekili sayısı ne kadar azsa, güçlü partilerin o kadar kazançlı çıkacağı üzerinde ortak görüş oluştu.
Ülke barajı olmayan dar bölge sistemi üzerinde de, bugünkü Türkiye şartları içinde olumsuz görüş bildirildi. Bu sistemin, ulusal ve bölgesel düzeylerde güçlü partileri (somutta, AK Parti ve BDP) daha da güçlendirirken, erkek egemen yapı içinde, kadınların siyasete katılımını çok olumsuz etkileyeceği vurgulandı.
Bununla birlikte, eğer bu sistem tercih edilecekse de, bu tercihin, Ülke Barajsız, İki Turlu ve 50 Türkiye Milletvekilli Dar Bölge Sistemi olması gerektiği önerildi.
Daraltılmış ya da Dar Bölge sistemlerinden özellikle MHP’nin ve de CHP’nin zarar göreceği çalışma boyunca ve çalışmamızı paylaştığımız aktörler tarafından dile getirildi.
Yeni seçim sistemi arayışlarında, gelecek seçimlerde, AK Parti’nin oylarını artırmak için esas rakibinin MHP olacağı ortaya çıkıyor. Göreceğiz.
Ama önemli olan, yeni seçim sistemini toplumun görüşüne ve müzakeresine açmak.
Biz, bu çalışmayla, bunu yapıyoruz.