Gözde Yener Birman

Gözde Yener Birman

gozdeyener1@hotmail.com

Tüm Yazıları

Yeşim Mançe’nin olduğu yerde emin olun vizyoner, yenilikçi, klas işler oluyor demektir. İzmir’in en tarz hanımlarından; İstanbul’da yıllarca profesyonel iş hayatı olmuş, şarabı ve sanatı ustalıkla bir araya getirmiş biri. 4 Mart’ta Galeri A’da birbirinden değerli sanatçıları bir araya getiriyor ve belli aralıklarla santaçılar ile İzmirlileri bir araya getiren konseptler oluşturmuş. Sevinç Pastanesi Sohbetleri’nde güzel insan, eski dost Yeşim Mançe ile keyifli bir sohbet ettik. Bu sergiyi kaçırmamanızı tavsiye ederim.

‘ZAMAN ve NEFES’İ kaçırmayın



İstanbul’a transfer

Yeşimcim durmayan, çalışan, üreten, çoğaltan kadınlardansın ve her daim güzelsiniş hayatından başlayalım, nasıl başladın?

YEŞİM MANÇE: Çok teşekkür ederim bu güzel ve zarif görüşlerin için Gözde’ciğim. İş hayatıma 1985 yılında İzmir Beymen’de Bayan Katı Yöneticisi olarak başladım. 1990 yılında İzmir Derishow’u kurdum.1998 yılında Mimarca’nın kurulumuyla birlikte Akmerkez’deki Derishow ve Mimarca’nın koordinatörü olarak İstanbul’a transfer oldum. 19 senedir profesyonel iş hayatıma İstanbul’da Erenköy Beymen yöneticisi, Desa Consept Mağazalar Koordinatörlüğü, Gilan Mücevher Key Account Manager Yöneticiliği, Adler Türkiye Koordinatörü ve en son da Cartier Türkiye’de High Jewelery Manager olarak devam ettim. 2009’da profesyonel iş yaşamından ayrılıp kendi şirketimi kurdum.

Gemileri yakmıştım bir kere...

Aslında İstanbullu olmuşsun! İzmir’den İstanbul’a gittiğinde ki hislerini merak ediyorum... Ve bugün yine yuvan İzmir’desin. Bize bu iki kentin çıkmazlarından ve avantajlarından bahsedebilir misin?

YM: İzmir’den İstanbul’a gittiğimde doğup, büyüdüğüm sakin, huzurlu, naif bir ortamdan çıkıp sert kuralları, ağır mücadelesi olan hırsı yüksek bir rekabet ortamında buldum kendimi. Tabii belli yaşa kadar alışmış olduğumun neredeyse pozitif olan bütün şartlar başlangıçta beni çok zorladı ve çok yıprattı. Ama gemileri yakmıştım bir kere, geri dönüş yoktu. Mücadele, mücadele, mücadele… Hayatım zaten hep mücadeleyle geçti benim. Ancak yıkamayanın seni güçlendirdiği sözü çok doğru, nitekim öyle de oldu. Süreç içerisinde mücadelemin müfakatlarını görüp uluslararası büyük markalarla belli pozisyonlarda görev aldım. 2.5 sene önce de artık daha rafine bir hayatı tercih ederek senin de dediğin gibi İzmir’e, yuvama döndüm. Gerçi iş gereği sürekli İstanbul’a gidiyorum ama burada olmak gerçekten büyük huzur. İzmir’i çok seviyorum.

İzmir’de seni seviyor Yeşimcim… Sanat senin bir parçan. Çeşme Marina’da ki mekanını unutmak mümkün değil. Hep yenilikçi, vizyoner oldun. 4 Mart’ta Galeri A’da 6 önemli sanatçıyı konuk ettiğin ‘Zaman ve Nefes’ adlı serginin küratörlüğünü gerçekleştiriyorsun. Nasıl bir sergi olacak?

YM: Her şey sudaki bir kıpırtıyla başladı. Su ile geldik, su gibi temiz. Su, dünyaya nefes verdi, hayatı armağan etti. Büyüdük, çoğaldık, yayıldık, hep doğayla dost, doğayla kardeş. Ama doğa kendine başka bir rol biçmişti oysa. Ana. Anaçca kollarını açtı bize. Ta ki bir gün ona hükmedebileceğimizi öğreneceğimiz güne kadar. Sonrası, güç olduğumuzu zannettik. Ürettik, tükettik, dönüp ardımıza bakmadan. Bir nefesle başlayan hikaye, nefsimizle savruldu karanlıklara ve su da kirlendi hayat gibi. Çünkü büyük sözler ettik büyük işler yaptık, iddialıydık. Oysa birileri küçük sözlerle bir şeyler söylemeliydi bu gidişe dur diyecek. Nefisleri yerine ruhlarını ortaya koyan birileri. Sözler, nutuklar, marşlar yerine gözlerinden, ellerinden akan, ruhlarının gölgeleriyle. Bu ancak sanattı. Söyleyecek küçük, ürettikleri büyük şeyleri olan 6 sanatçıyı bir araya getirdim. Benimle birlikte 7 kişi olduk. Dünya 7 günde kuruldu, yedimiz de yeni bir dünya için çıktık yola birlikte.

Temayla ilgili olarak:

Haberin Devamı

l 7 Mart’ta Fatma Telli Karakoç Deniz kirliliği ve yaşadığımız çevreye etkileri
l 11 Mart’ta Meral Kaftancı Make-Up Performans
l 14 Mart’ta Salim Kadıbeşegil’den “Protest Brand” söyleşi

*Başka projelerin var mı?
YM: Elbette hem de o kadar çok ki… Hayat biter, projeler bitmez bende... Dilerim öyle de olur, son nefesime kadar üretebilirim. Zira tüketmeyi değil, üretmeyi tercih ettim hep.

Aşkı ekler gibi

Bu sergide önem verdiğin, öne çıkmasını istediğin neler oldu?

YM: Dediğim gibi Nefes ile nefisin savaşıydı bu ve biz de taraf olduk. Aslında bu bir sergiden öte bir performans gösterisi. Ana bir bütün var, dünyamız gibi. Ve farklı disiplinlerden gelen birbirine benzemez 6 sanatçı. 5 elemente aşkı ekler gibi. Sergide ön plana çıkmasını düşündüğüm tekil bir şey yok, bu serginin daha doğrusu bu performans gösterisinin bütünü öne çıkacak. Daha önce içerisinde giyilebilir heykellerden, camın dansına, tek hücrelilerin estetize formlarına, dijital çağın ürünü olan fotoğrafın rönesansa dönüşüne, yazının metamorfozla resme dönüşüne kadar pek çok farklı eserle karşılaşacaklar konuklar. Hatta sergi dahilinde bir make-up sanatçısı giyilebilir heykelleri taşıyan canlı modelleri şekillendirerek bir performans gösterisi düzenleyecek. Doğaya dair uzmanların sunumları olacak. Yani kısaca ezber bozan bir sergi olacak bu. Zaten ezberlediklerimizle dünyayı buraya getirmedik mi? Sergi sürekliliği olan bir performans şeklinde…