Efendim konumuz Avrupa ve özellikle transatlantik toplulukta yükselen bir değer haline gelen Polonya. Aslında bundan tam 18 ay önce, Polonya, Avrupa Birliği (AB) içerisinde pek çok tartışma yaratan bir ülkeydi. Zira hükümetin temel hak ve özgürlükler alanında getirmiş olduğu kısıtlamalar, Anayasa Mahkemesi üyelerinin bağımsızlığına son veren yasal düzenlemeler ve atamalar çok tartışıldı.
Hatta konu Avrupa Adalet Divanı’na intikal etti. Avrupa Komisyonu, Polonya’ya verilmesi öngörülen mali yardımları askıya almak üzere düğmeye basmıştı. Basın özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar da cabasıydı. Suriyeli ve Afgan mültecilere sınırları kapatan Polonya, birçok Merkez ve Doğu Avrupa ülkesi gibi, Fransa, İtalya, Belçika, Bulgaristan ve Yunanistan gibi ülkelerle mülteciler konusunda külfet paylaşımında bulunmayı reddediyordu.
Ancak bu 18 ay önceydi. O tarihte Rusya Ukrayna’yı henüz işgal etmemişti. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etme girişimi, Batı Avrupa’yı saran Ukraynalı mülteci akını,
Gelecek hafta bugün Türkiye’deki okuyucularımız sandık başına giderek, ülkeyi önümüzdeki 5 yıl kimin yönetmesi gerektiğine karar verecek. Türkiye dışında yaşayan bizlerse, imtiyazlı bir şekilde oyumuzu önceden kullanma şansına nail olduk. Ancak Türkiye, haklı olarak seçim heyecanıyla çalkalanırken dünya dönmeye devam ediyor.
Rusya-Ukrayna savaşında da ilginç bazı gelişmeler yaşanmıyor değil. Örneğin, Ukrayna’nın, Rusya’nın işgal ettiği topraklarını geri almak üzere başlatmayı hedeflediği karşı saldırının ne zaman ve nerede başlayacağı sorusu Brüksel, Londra, Paris’in yanı sıra Washington’da sıkça tartışılan konular arasında.
Aslında Ukrayna’nın karşı taarruzu belki başladı bile. Fiili olmasa da, psikolojik saldırı çoktan başladı. Zira Rus askerleri, Herson merkezli 800 kilometrelik hatta her an bir saldırı olabileceği gerekçesiyle beklemedeler. Bu yüzden, askerler, aileleriyle her bir telefon görüşmesini “sanki sonuncu olacakmış gibi” gerçekleştiriyor. Postallarıyla yatağa girmeleri gerekiyor.
ABD Başkanı Joe Biden’in 2024 yılında düzenlenecek olan seçimlerinde yeniden aday olacağını açıklaması Avrupa’da genel olarak memnuniyetle karşılandı. Kuşkusuz Biden’in sağlık durumu, çalışma kapasitesi, yaşı, akıllarda soru işaretleri oluşturmuyor değil. Zira ABD’nin en yaşlı başkan adayı sıfatına sahip olacak olan Biden’ın 2024-2028 yılları arasında dünyayı bekleyen önemli sorunlara çözüm bulabilecek enerjiye sahip olup olmayacağı merak ve endişe konusu. Öte yandan Demokrat parti, Biden’in iktidarı sırasında, ilerde onun yerini alabilecek potansiyel bir halefi göreve ve görücüye hazırlamadı.
Rusya-Ukrayna savaşı gölgesinde ABD eski başkanı Donald Trump’ın yeniden aday olma hayali, tekrar iktidara gelme ihtimali, Brüksel’i son derece tedirgin ediyor. NATO ve AB kurumlarında Biden’ın oldukça ılımlı bir politika güttüğü kanısı var. Zaman zaman Avrupa’yı dışlayan politikalara imza atsa bile, çevre, temel hak ve özgürlükler ve güvenlik alanında Avrupa ülkeleriyle oldukça uyumlu
Gün geçmiyor ki Avrupa basını bir casusluk olayıyla çalkalanmasın. Son olaydan başlamak gerekirse, casusun adı Boulat İanborissov. İpek yolu rallisi olarak bilinen ‘Silk Way Rally’nin başkanı olan İanborissov’un Rus istihbarat birimleri için çalıştığı ortaya çıktı. Fransız Le Monde gazetesinin haftalık dergisi ile Alman Der Spiegel ve The Insider dergisinin gerçekleştirdikleri ortak araştırma çerçevesinde yayınlanan bu bilgiler Paris ve Brüksel’de geniş yankı uyandırdı. Uluslararası Otomobil Federasyonu’na ev sahipliği yapan Fransa’nın başkenti Paris’te yaşayan İanborissov, meğer uzun yıllar Rus askeri istihbaratı GRU ve Kremlin için çalışıyormuş. İanborissov’un Rus askeri istihbaratı için ne tür bilgiler toplamış olabileceği henüz tam olarak açıklanmadı. Ancak ‘agent of influence’, yani kamuoyunu ve karar alıcıları etkilemek amacıyla görevlendirilen etki ajanı olarak görev aldığı kuşku götürmüyor.
Le Monde Magazine ve Spiegel Dergisi, İanborissov’un Fransız istihbaratının takibinde
ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’a ait gizli belgelerin sosyal medyaya sızması, dünyada geniş yankı uyandırdı. Belgeler esasen Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı savaş sırasında ABD ve müttefiklerinin Ukrayna’ya verdikleri askeri yardımlara yönelik bilgileri içeriyordu.
Gizli belgeleri sızdıran kişi, Amerikan Federal Soruşturma Bürosu FBI tarafından gözaltına alındı. Ulusal Hava Muhafızlığı’nda görevli 21 yaşındaki sanık er Jack Teixeira’nın, söz konusu belgeleri Ocak 2023’den beri “Discord” adlı anlık mesajlaşma platformunda paylaştığı ortaya çıktı. Paylaşılan belgelerin içeriğine bakıldığında, aslında stratejik açıdan savaşın seyrini değiştirecek bilgiler yok. Ancak bu, elbette sanık Teixeira’nın gizli belgeleri paylaşmış olmasını meşrulaştırmıyor...
Belgelerde olmayan iki unsur var. Bunlardan biri, askeri harekâtlarda ORBAT olarak bilinen muharebe kuruluş iş muhtırası bilgileri. Ayrıca muharebe planlarına ilişkin bilgiler de paylaşılan belgelerde yer almıyor. Bilindiği üzere ORBAT, muharebe alanında muharip güçlerin komuta yapısı ve
Uluslararası ilişkilerin siyasi ve ekonomik boyutunda “Küresel Güney”, gün geçtikçe daha fazla önem kazanıyor. Dünya Bankası’nın tanımından yola çıkacak olursak Küresel Güney, Afrika, Asya ve Latin Amerika’da yer alan ve düşük ile orta gelirli ülkelerden oluşan bir topluluk.
Küresel Güney terimini, çağdaş siyasi anlamıyla ilk kullanan 1969’da Carl Oglesby oldu. Vietnam savaşı sırasında kuzey yarı küredeki ülkelerin güney yarı kürede bulunanlara karşı hakimiyetinin altını çizen Oglesby, bu tutumun, Küresel Güney’de yarattığı ve kabul edilemez olarak tarif ettiği sosyal düzeni tarif etmek için kullanmıştı.
2000’li yıllarından başından bu yana ABD ve AB, dış politikada “değerler topluluğu” kavramını savunmaya başladı. Üçüncü ülkelerle ilişkilerinde demokratikleşme, insan hakları, ifade özgürlüğü konularında hassasiyet talep edip, temaslarını da bu zaviyeden yürütmeyi tercih ettiler. Nitekim ABD, 2000’lerde merkezi Almanya’nın
TBMM’de onaylandıktan sonra NATO’ya resmen üye olan Finlandiya için, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun da katılımıyla Brüksel’de düzenlenen törende, bu ülkenin bayrağı İttifak karargâhında göndere çekildi.
Belçika’nın başkenti Brüksel, siyasi mesaj ve simgelerle dolu bir üyelik sürecine ev sahipliği yaptı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) onayıyla NATO’ya resmen üye olan Finlandiya, Brüksel’de karargâhta düzenlenen törenle resmen İttifak’a katıldı.
Katılım törenlerinin, NATO’nun kuruluş yıldönümüne denk gelmesi simgesel açıdan da önem taşıyordu. Zira Finlandiya bayrağının NATO karargâhının avlusundaki bayrak direğine çekilmeden önce, bir dizi belge alışverişinde bulunuldu. Türkiye adına toplantılara katılan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, TBMM’nin onayladığı Finlandiya üyelik senedini, ABD’li mevkiidaşı Anthony Blinken’e teslim etti. Nitekim ABD, 1949’da imzalanan ve NATO’nun kurucu
Önümüzdeki hafta Salı günü NATO’ya üye ülkelerin dışişleri bakanları Brüksel’de bir araya gelecekler. Finlandiya Dışişleri Bakanı’nın İttifak’a katılım belgeleri olarak bilinen ratifikasyon enstrümanlarını NATO karargahında ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ile NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’e sunması bekleniyor. Malum, NATO’nun kurucu belgesi Washington Antlaşması olduğu için ratifikasyon enstrümanları da ABD’de muhafaza ediliyor.
Finlandiya’nın NATO üyelik süreci sayesinde birçok husus açıklık kazandı. NATO’ya hangi ülkenin üye olacağına Rusya veya Çin gibi üçüncü ülkelerin değil İttifak’a üye ülkelerin özgürce karar verdiği teyit edildi. Ayrıca NATO’ya üye olmak için tüm üye ülkelerin güvenlik kaygılarını gidermek gerektiği de vurgulandı. Finlandiya bu hususu zamanında anladı. İsveç biraz geç anladı. Ancak treni kaçırmış değil. Vilnius zirvesine kadar üye olma şansı çok yüksek.