Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

4 bakan için komisyon saat 18’de yeniden toplanarak karar verecek.
Karar ne olur?
Hatta...
Ertelenir mi?
Şu satırlar yazılırken soruların cevabı bilinmiyordu.
Ancak...
Fikrim değişmeyeceği için, yazıda da ilerleyen saatlerde değişiklik yapmayacağım.
Çünkü...
Komisyona ya da Genel Kurul’a bırakmadan 4 bakanın kendileri “Yargılanmak ve aklanmak istiyoruz demeleri gerekirdi” diye düşünüyorum.
Hukukçu kimliğimle hiçbirini “suçlu” ya da “suçsuz” diye kategorize etmenin mümkün olmadığı inancındayım.
Neden “Yüce Divan’da yargılanmayı kendileri istemelidir” diye düşündüğümü de açayım.
17 - 25 Aralık sonrasında 4 bakan da hükümetteki görevlerinden istifa ettiler.
Medyaya yansıyan haberlere göre, kendilerine “İstifa edin, Başbakanımızı rahatlatmış olursunuz” telkininde bulunulmuş.
Hadi medyada yer alan bu “telkin” olayını “gerçek değilmiş” gibi kabul edelim.
Ama...
Dinleme bantları patladıktan sonra bu dört bakan neden istifa etti?
Başbakan o dört istifayı neden kabul etti?
Komisyonun kararı “Yüce Divan’a gerek yok” olsa, AK Parti’nin çoğunlukta olduğu Millet Meclisi de aynı doğrultuda karar alsa bile ortada büyük bir soru işareti kalacaktır.
“Hiçbir şey yoksa bu 4 bakan neden istifa etti / istifa ettirildi ?”
O dört bakanın hem kendileri hem AK Parti için kendi istekleriyle Yüce Divan’da (Anayasa Mahkemesi) yargılanmaları temiz, şeffaf demokrasi gereğidir.
Tekrar ediyorum, hiçbir önyargım yok.
Hatta içlerinden bazılarıyla dostluk hukukumuz olduğu da söylenebilir.
Fakat...
İktidarın çoğunlukta olduğu siyasi kurumlarda alınan kararlar, kamu vicdanıyla örtüşmesi için, böyle durumlarda adli yargı imbiğinden de süzülmelidir.
.......................
Not: Yazı bittikten sonra komisyondan “kararın 5 Ocak’a ertelendiği” açıklaması yapıldı. Belirttiğim gibi, değişiklik yapmıyorum.

Haberin Devamı

YİNE, YENİ, YENİDEN

SÜREÇ “yeniden” başladı.
Şarkıdaki gibi “yine, yeni, yeniden...”
6-7 Ekim olaylarıyla “raydan çıkmış” olan süreç bir kez daha yoluna sokuldu.
Türkiye’nin “en önemli” sorunudur.
“Varlığını sürdürme” gibi de yorumlanmalı.
Yeniden başlayış bazı işaretler veriyor.
Şöyle ki...
.......................
- Masadan kalkmak, iki taraf için de tabanlarına karşı büyük sorumluluk.
Toplumlar “kan ve çatışmadan” yorgun ve bıkkın.
Silahların sustuğu iki yıla yakın süre içinde barışın tadını aldı.
İşine, dükkânına, tarlasına, besiciliğine, hatta dersine odaklanmak şansını yaşadı.
Buna alışmaya da başladı.
Hangi taraf masadan kalkarsa kendi kamuoyuna hesap vermekte çok zorlanır.
- Türkiye çatışma kültüründe deneyim birikimine sahip.
Fakat...
Barış, çözüm, müzakere kültürünü, içtihadını yeni yeni oluşturuyor.
“Deneme / yanılma” yöntemiyle düşe kalka, ağır aksak, kopma / onarma görüntüleriyle yol alınmakta.
Ama...
Görüyorsunuz ortada bir “devamlılık” gerçeği var.
Bu da umut veriyor.
- Böyle çok duyarlı süreçlerde taraflarda “etkili irade” belirleyicidir.
Tek parti iktidarı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “üst irade” olarak kararlılığı sürecin ilerleme şansıdır.
Aynı şekilde Abdullah Öcalan da PKK için “üst irade...”
PKK ve onun uzantısı legal ya da illegal sivil siyaset kuruluşları Öcalan’ın etki alanı içindedirler.
Öcalan’ın “çözüm” odaklı tavrı da “diğer belirleyici...”
........................
Elbette başka belirleyiciler de var.
Ama...
Bu üçü çözümü taşıyan üç sütun.
........................
Hepimiz destek vermeliyiz.