Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Güneri CİVAOĞLU

HERHALDE çok azınız şöyle bir kabusla karşı karşıya kalmışdır:
"15 yıl kadar önce beraber çalıştığınız falanca arkadaşınıza, 50 dakika sonra karaciğer nakli yapılmazsa her an ölebilir..."
Gazeteci Nurcan Çakıroğlu için, bizim yayın grubundan Filiz Köymen, Çarşamba sabahı bana bunları söyledi.
Daha önce, değerli gazeteci arkadaşlarım da devreye girmişler. İçişleri Bakanı Başesgioğlu talimat vermiş. Fakat sonuç alınamamış.
Ölümle yaşam arasında son bir saat sınır çizgisinde akıllarına ben gelmişim.
İstedikleri şey "Kadıköy Başsavcısı'nın, Kadıköy Emniyet Amiri'ne, Onun da Bostancı Emniyet Amiri'ne bir - KİMSESİZDİR - raporu verdirtmesini sağlamaktı. Bostancı Tren İstasyonu'nda kaza geçiren kimliği belirsiz bir şahıs, Haydarpaşa Numune Hastanesi'nde beyinsel olarak ölmüştü, organları, makine bağlantısıyla yapay olarak yaşatılıyordu.
Yasaya göre - KİMSESİZDİR - raporu verilirse, beyni ölmüş olan bu vücudun henüz yaşar durumdaki karaciğeri arkadaşımız Nurcan'a takılacaktı."
Son 50 dakikada ne yapabilirdim? Bilemiyordum.

Otomobildeydim. Yeni kampusuna taşınmış olan ve ben de neredeyse yeniden üniversite öğrenimi yapmak heyecanını yaratan Bilgi Üniversitesi'ni görmeye gidiyordum.
Çabalarımı uzun uzun anlatmayayım.
Madem, İçişleri Bakanlığı, savcılığa etkili olamamıştı.
Sorun, Adalet Bakanlığı ndan çözümlenmeleydi. Adalet Bakanlığı müsteşarı, yardımcıları ve sekreterleri devreye girdiler.
O arada konunun sadece savcılık değil, polisi ve hastaneyi de ilgilendiren çoklu yapısı nedeniyle Başbakanlığa da başvurdum. Mesut Yılmaz'ın özel sekreteri Sema Erdem Başbakanlık Müsteşarı Yaşar Yazıcıoğlu'ndan üçüne birden ağırlık koymasını rica etti.
Az sonra Filiz Köymen "Üsküdar Başsavcısı KİMSESİZ belgesini vermiş bulunuyor." diye telefon etti.
Ancak, sevinmeme fırsat bırakmadı.
"Bu arada, Nurcan'ın akciğerleri iltihap yapmış, ateşi çok yükselmiş. Maaselef karaciğer nakli yapılamıyormuş."
O anda neler hissettiğimi algılamış olmalı ki, şöyle bir teselli penceresi açtı:
"Ancak, çabalarımız gene de bir hayatın kurtulmasına yaradı. KİMSESİZDİR belgesi alınan kişinin böbrekleri, ölümle pençeleşen bir böbrek hastasına takıldı. İnşallah kurtulacak..."
Nurcan
ise hala komada.
Bu konuda bir ufuk turu yapalım.

Hepatit B virüsü, kana girdiğinde eğer vücut yeterince güçlü değilse, anticor dediğimiz karşıt savaşçıları üretememişse karaciğer çöküyor. Doğal ağırlıgı 1 kilo 200 gram iken, 200 grama kadar ufalıyor. İşte, Nurcan'ın durumu karaciğer aranırken böyleydi.
Aradan geçen sürede, yeni karaciğer takılamadığı için vücut hızla Sepsip durumuna dönüşüyor.
Çünkü... Karaciğer, fonksiyonlarını yerine getiremiyor. Kırmızı yuvarlar yıkılıyor. Kanda safra birikiyor, kalp adalesini, böbrekleri, diğer organları bozuyor. Vücuttaki başka mikroplar, artık karşılarında direnç kalmadığı için bütün organları işgal ediyorlar.
Dışa açık başlıca organ akciğer ilk hastalanan yer.
Nurcan arkadaşımız şimdi bu durumda.

Aslında 2238 sayılı Organ Nakli Yasası'nın 14. maddesine ek madde gereği savcının - KİMSESİZDİR - raporu falan vermesine gerek olmaksızın Haydarpaşa Numune Hastanesi Uzman Hekimleri - beyinsel ölümün tamamlandığı - yolundaki bir raporu düzenler ve imzayı atarlardı. Yasaya göre böylece karaciğer, hiç gecikmeden Nurcan'a takılabilirdi.
Ancak... Türkiye'de bazı yasalar gibi, bu da işleyemiyor.
Hekimler çekiniyorlar... Çünkü... Hekimlik mesleğini ve bu yasa maddesini kötüye kullanan, ticaretini yapan insanlık suçlusu reziller türedi. Bunlar çok haklı olarak teşhir edildiler.
Fakat, hekimler de "Acaba, ileride başımız derde girer mi? Beyinsel ölümü gerçekleşmiş... Kimliği belirsiz... Makineye takılarak organ nakli için yapay yöntemle yaşattığımız bir canlı kadavradan organ nakline onay verirsek... Ya 3 - 5 saat sonra yakınları ortaya çıkarsa?" kaygısındalar. Bu bir yasal kaygı değil. Kamuoyundan çekinmektir.
Türkiye'de organ nakli yapabilecek bütün "yaşayan kadavra" olayları bilgisayar ağı aracılığıyla bilinmekte... Ancak, yakınlarının rızası varsa nakil operasyonu gerçekleşmekte. KİMSİZLERİN durumu ise çok karışık. Hekimler, savcıdan "öldü" kağıdı istiyorlar. Savcılar ise, "Beyni ölmüş ama, vücudu makineye bağlı kalbi çalışan, bir yaşayan kadavraya ölü raporu veremiyor."
Bu çok duyarlı konuda yasalar açık, net ve yeterli... Hekimlerimizin daha rahat olmaları için kamuoyuna oluşturmalı birkaç şarlatanın, tüccar hekimin faturasını tıp adamlarımıza ve hastalarımıza çıkartmamalıyız.



Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr