ABDÜLMECİT anılacak. Ölümünün 150’nci yılı bağlamında düzenlenen sempozyumda bilimadamları onun dönemini tartışacak.
Tarih kargaşası ile kafalar karışsa da Abdülmecit’in iki özelliği nettir.
1- Cumhuriyet dönemi tarih kitaplarına “Tanzimat Fermanı” diye geçen “Tanzimat-ı Hayriye (Hayırlı Düzenlemeler)” ve sonrasında yapılan yasalarla, Osmanlı, “Batılılaşma sürecini” başlatmıştır.
Ayrıca gerçek gazetecilik yapan Tercüman-ı Ahval de Agah Efendi tarafından yayına başlamıştı.
Müslüman olmayanların “Osmanlı vatandaşı” olarak kabul edilmeleri, ceza davalarında tanıklık yapabilmeleri, mahkemelere yargıç olarak atanabilmeleri... İlk bütçenin hazırlanması, ilk kâğıt paranın dolaşıma sokulması, vergilerin adil esaslarla düzenlenmesi önemli adımlardı.
Cumhuriyete geçişin temellerinin o dönemde atıldığı söylenebilir.
Zaten bilim insanlarının sempozyumda tartışmaları bu eksende olacak.
2- Abdülmecit çok iyi bir eğitim almış değildi.
Anlaşacak kadar Fransızca bilirdi.
Dolmabahçe Sarayı da onun döneminin ikinci belirgin simgesidir.
Zaten 40’ı bulan çocukları Boğaz sahillerindeki saraylarda ikamet ediyorlardı ama Abdülmecit Batı’daki tarzda büyük bir saray yaptırmayı kafasına koymuştu.
Dolmabahçe Sarayı’nı Ermeni kökenli Balyan’lara yaptırmıştı.
5 milyon altına mal olmuştu.
Ve...
Kırım Savaşı’nın giderlerini karşılamak üzere alınan ilk dış borç yükünün yanı sıra Dolmabahçe Sarayı’nın yapım gideri olan 5 milyon altın da Saray hesabından, maliyeye borç olarak nakledilince ekonomi deprem geçirdi.
Maliye memur maaşlarını ödemekte zora girdi.
Önce ay başları yerine, ay ortalarında, sonra durum daha da bozulunca 3-4 ayda bir ödenmeye başlandı.
Abdülmecit Batı müziğini severdi.
Naum’un tiyatrosuna giderdi.
Bir süre sonra Dolmabahçe Sarayı’nda “Saat Kulesi”nin bulunduğu yerde bir tiyatro yaptırdı.
Gelincik kırmızısı 3 sıra koltuğun arkasında ve yanlarında 30 loca yer alıyordu.
Salon tavandan kesme kristal avizelerle aydınlanıyordu.
Abdülmecit bir yandan Batılı ince zevkleri yaşarken, pehlivanlar çağırtıp saray bahçesinde güreş günleri de düzenletiyordu.
...................
Bakalım bilmediğimiz neler söyleyecek, sempozyuma katılacak bilim insanları?
Herhalde Abdülmecit’in klinik incelemesi, kişilik analizi yerine onun döneminin ilerideki cumhuriyete uzanan etkilerini tartışmak daha yararlı olur.
VAN’DA 300 BOŞ EV
CÜNEYT Özdemir’in CNN’deki programını izlerken öfkeden kanım beynime sıçradı.
TOKİ, Van’da konutlar üretmiş.
Modern yaşamın bütün özelliklerini yansıtan 300 daire, daha 7,2’lik ilk depremin Van’ı vurduğu gün bile bitmiş durumdaymış.
Önceki akşam Cüneyt, canlı yayında soruyor:
“300 daire boş ama felaketzedelere verilmiyor, neden?”
Telefondaki yetkili “Süleyman bey”in cevabı tam “zihni sinir”lik:
“O evlerin yolu yeni yapılmakta. Üstüne mıcır atılınca evleri de felaketzedelere veririz.”
Hatırımda kalanlarıyla konuşmanın bundan sonrası şaka gibi...
“O evler oturmaya hazır durumda mı?”
“Evet...”
“O halde varsın yolun üzerine mıcır dökülmüş olmasın. Ne fark eder ki?”
“Yolun tamamlanması çok sürmeyecek. 10 günde falan biter. Evleri o zaman veririz.”
“Kusura bakmayın ama evleri vermekle, yolun bitmesi arasında bir ilişki göremiyorum. Felaketzedeler, çadırlarda titriyor, bir kısmının çadırı bile yok, onları boş olan TOKİ konutlarına yerleştirmiyor ‘hele bir yol tamamlansın’ diyorsunuz.”
“Cüneyt bey ben 10 gün dedim ama belki daha önceden bitecek yol. Bir bakarsınız hafta sonu da olur.”
Telefon kapanıyor.
Bu kez telefonda 300 daireyi yapan TOKİ konutlarının müteahhidi var.
Bakın o konuşmaya:
“300 daire oturmaya hazır mı?”
“Hazır Cüneyt bey. Elektriğini, her şeyini tamamladık. Türkiye’deki diğer yeni konutlardan hiç eksiği yok. Ben de o dairelerden birinde oturuyorum. Sadece alarm sistemi eksiği vardı. Dairelere bugün onu da taktık.” (Süleyman bey kardeşim, felaketzedelere yolun tamamlanmasını bekletiyorsunuz, böyle bir zorunluk varsa müteahhide neden göz yumdunuz? G.C)
“O dairelerde kaç kişi oturabilir?”
“Her dairede 3 aileden 15 kişi diyelim. Hesabını siz yapın Cüneyt bey.”
“Dairelerin felaketzedelere verilmesi için yolun bitmesi şart mı?”
“Yok Cüneyt bey yok. Ne ilgisi var. Ama... TOKİ de herhalde önce bizden daireleri teslim almayı bekliyor. Teslim sırasında konutların şartname eksiği olmaması lazım, onda da haksız değiller diye düşünüyorum. Alarm sistemini de yeni taktık artık teslime hazırız.”
......................
Tam donanımlı, modern, ısıtma sistemli, elektriği, suyu bağlanmış 300 daire hâlâ boş.
Felaketzedeler “alarmı takılmadı” diye bekletilmiş.
“Şartnameye göre eksiksiz teslim formalitesi” tamamlanıncaya kadar “hele bir yol tamamlansın, mıcırı atılsın” diye bekleyecekler mi?
Gerçi bu evleri satın almış teslimi bekleyenler de var ama onların daha da haklı oldukları açıktır.
Evleri yıkılmamış olanların TOKİ’deki konutları da kısa bir süre için felaketzedelere neden açılmasın.
Çıldırtır bunlar.