Rektörler, rektör yardımcıları, dekanlar, dekan yardımcıları, senato üyeleri, araştırma dalı başkanları ve onların yardımcıları...
Kısacası 26 bin üniversite yöneticisinin, yeni YÖK Yasası ile birlikte görevden alınmaları başka ne olabilir ki?..
Bu bir entelektüel soykırımdır.
Türkiye tarihinde böyle bir olay yok.
Tabii... Yağmur eken, fırtına biçer.
Birbirlerine selam bile vermeyen sivil toplum örgütleri bu akademik holokost karşısında birleştiler.
Tepki seli oluşuyor.
Türkiye'de 53 üniversite var.
Yeni yasal düzenlemeyle 17 yeni üniversite daha kurulması ve bu var olan 53 üniversiteden bölünme yoluyla 16 yeni üniversite daha üretmek (TÜRETMEK) marifetleri de öngörülmüş.
Böylece 33 yeni rektör ve onların yanı sıra 100'lerce yeni dekan, dekan yardımcısı, senatör, ana bölüm başkanı ve yardımcısı ile yarı yarıya AKP'leşmiş bir üniversite.
Bitmedi... Var olan üniversitelerin ikinci dört yıllık dönem için seçilmiş rektörleri de yeni yasayla birlikte görevlerini kaybediyorlar.
Çünkü yasa metni ancak bir dönem için sürekli göreve olanak veriyor. İkinci kez seçilmek için aradan bir dönem geçmesi lazım.
Böylece ikinci kez seçilmiş rektörler, daha bir aylık bile olsalar görevlerini yitiriyorlar. Yenileri gelecek. Yani yarısı değil, hayli fazlasıyla üniversite burçlarında AKP bayrakları dalgalanacak.
Neden ve nasıl mı?
Çünkü, tüm bu rektörler, Başbakan'ın önereceği iki adaydan birinin Cumhurbaşkanı tarafından atanmasıyla göreve gelecek.
Böylece bir siyasi parti genel başkanının ve hükümetinin rektörleri olacaklar.
Başbakanın kendi meşrebine göre cımbızla çekip alacağı iki adaydan biri arasında cumhurbaşkanı tercih koysa ne olur, koymasa ne olur?
Ha Ali Veli, ha Veli Ali...
Büyük kentlerde, büyük üniversitelerde AKP zihniyetinde olan öğretim üyesi ve yöneticisi parmakla gösterilecek kadar azdır. Seçimle yönetime gelmeleri mümkün değildir. Ama bu yeni YÖK ile her şey mümkün...
Tabii bu rektörlerin yönettiği üniversitelerde, dekanlıkların, senatoların, bölüm başkanlıklarının, tümüyle hükümet tarafından istimlak edilmesi önünde hangi engel kalacak.
Yeni YÖK Yasası'nın gerekçesi "bağımsız, özgür, demokratik ve katılımcı üniversite oluşturmak!"
Peki...
Üniversite kaynaklı tek bir oylama yapılmadan, Başbakan'ın önereceği iki adaydan birinin Cumhurbaşkanı tarafından atanması mı demokratik ve katılımcı üniversite ilkeleriyle örtüşüyor?
Düpedüz hükümet "memur - rektör" atıyor.
Yeni yasa üniversite öğretim üyeleri hakkında doğrudan dava açılması olanağını da öngörmekte.
Üniversiteler Arası Kurul'a, Milli Eğitim Bakanı, istediği zaman başkanlık edebilecek.
Kurul, ayda en az bir kez toplanırken kendi içinden seçilecek ve sürekli görev yapacak bir yürütme kuruluna yetkilerini devredecek. Adeta bakan ve sekreteryası gibi bir görüntü.
Bunlar mı bağımsızlık?
YÖK'ün oluşumuna da bakınız. Cumhurbaşkanının YÖK'e atama yaptığı üye sayısı 7'den 2'ye, Üniversiteler Arası Kurul'unki 7'den 6'ya iniyor.
Buna karşılık, hükümetin atayacağı üye sayısı 6'dan 8'e çıkarılıyor.
İşte demokratik, özgür, bağımsız ve katılımcı üniversite yapacak yeni YÖK Yasası'ndan inciler.
Buna bir de üniversite yerleştirmede İHL'lerin puan katsayılarının da liselerle eşitleneceğini, tedrisat birliği dahil inkılapları korumaya alan Anayasa maddesinin delinişini ekleyiniz...
Türban ve haşemalı üniversite polemiklerine hiç girmiyorum. Bu kadarı yetmez mi?
"12 Eylül'ün YÖK'ünü mü" savunuyorum?
Hayır...
YÖK Yasası, 12 Eylül'den bu yana tam 38 kez değişti.
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025