ARAP Baharı’nın despotları domino taşları gibi devirdiği günlerde bu ülkelere nihayet küresel normlarda demokrasiler geliyor sanılmıştı.
Beklenen olmadı.
Ya Mısır’daki gibi asker yönetime geçti ya da Müslüman Kardeşler’in ağırlık koyduğu yönetimlerle siyasi İslam’a savrulmalar oldu.
Arap Baharı’nın başladığı ülke Tunus’ta hafta sonu yapılan ilk demokratik seçimleri “İslamcı” diye anılan Ennahda Partisi kazandı.
Yüzde 40 dolaylarında oy aldı.
“Tunus radikal İslam’a kayıyor” yorumları yapılırken bir sürpriz yaşanıyor.
Ennahda “Türkiye’den AK Parti’yi örnek aldığı” söylemleriyle parlamento başkanlığına başı örtülü olmayan 47 yaşındaki kadın politikacı Suad Abdürrahim’i aday gösterdi.
Kadın aday “benim gibi, liberal, başörtü kullanmayan birinin öne çıkarılması herkes için güvencedir” diyor.
Ennahda “ılımlı” olduğu izlenimlerini vermek istemekte.
Parti yekilileri “kadınları başörtü takmaya zorlamayacakları, turizmi ve bikiniyi engellemeyecekleri, alkolü yasaklamayacakları” gibi güvenceler sıralıyor.
Tunus’un “tedirgin aydınlarına” göre Ennahda’nın bu görüntüsüne aldanmamak gerek.
Onlar da “Ennahda’nın gizli ajandasını sonra uygulamaya koyacağı” iddiasındalar.
“Ennahda’nın yüzde 40 oyuna rağmen mecliste tek başına iktidar için yeterli çoğunluğu sandıklardan çıkaramadığı ve laik liberallerle, solcularla ortak hükümet kurma zorunluğu nedeniyle kuzu postu örttüğünü” söylüyorlar.
Bunlar bir yana Tunus’ta yeni mecliste vekillerin yüzde 44’ü kadın. Onlar radikal İslam’a savrulmaya fren olabilir.
Tunus’ta seçim kazanan siyasi İslam partisinin meclis başkanı adayı Suad Abdurrahim’in başı örtülü değil.
Her siyasetçi devlet adamı değildir
BAŞBAKAN Erdoğan’ın “kaçak binaları kamulaştıracak ve yıkarak yerine sağlam binalar yapacağız. Oy kaybetmek hatta iktidardan düşmek pahasına bunda kararlıyız” söylemi depremin “karartma günlerinde” yakılan bir ışık...
Yüz binlerce, belki milyonlarca depreme mahkûm edilmiş binalar felaketin bekleme odaları...
Oralarda yaşayan 10 milyonlar yeraltından bir gün gelecek “infaz” emri için “tevekkülle” bekliyorlar.
“Belki bu akşam, belki yarın ama yarınlarda mutlaka...”
Devlet böyle bir “sürekli alacakaranlıkta yaşama” kayıtsız kalamazdı.
Bugünün oy kaygıları ipoteği altında olanlar sığ sulardaki siyasetçilerdir.
Bu sıradanlığın üstüne çıkabilenler ise devlet adamı...
Başbakan Erdoğan’ın koyduğu tavır eğer sözün ötesinde eyleme de dönüşürse bu birinci lig oyuncusu olduğunu kanıtlayacaktır.
KENTSEL DÖNÜŞÜM
HER deprem, çürük ve standart altı “felaketin bekleme odalarında” acıları yaşatıyor.
Onların kamulaştırılması, yıkılması ve yerlerine TOKİ’nin ya da ciddi inşaat firmalarının çağdaş binalar yükseltmesi Türkiye’de “milat” oluşturur.
Öte yandan...
Başta İstanbul olmak üzere büyük yerleşim merkezlerinde modern yapılaşma için arsa stokları artık yok. “Kentsel dönüşüm” çok önemli.
Kaçak, ruhsatsız ve çürük yapıların yıkılarak, yerlerine çok katlı, deprem standartlarına uygun ve sağlam binaların yapılması “kentsel dönüşümün” formülüdür.
Erdoğan’ın söylemini, icraatın da izlemesi, deprem acılarının gene çekilmesini önlemenin yanı sıra bu şehircilik reformunu da hayata geçirtir.
Çok zorlu bir iş bu ama arkasında siyasi kararlılık olursa gerçekleşme şansı var.
İstanbul/Kadıköy Belediyesi “kentsel dönüşümde pilot bölgeler” uygulamasını başarıyla sürdürüyor.
Aslında “kaçak binalar” kategorisi daha geniş yelpazede düşünülmeli.
Hukukta “kaçak bina” devlet veya özel sektör arsalarında “izinsiz” yapılardır.
Onların boşaltılmaları ve yıkılmaları nispeten daha kolay.
Ama...
Kendi arsalarında ruhsatsız binalar yapanlar belki yüz binlerce.
Ayrıca...
Devlet arazilerinde çoğu kaçak gecekondu olan binalar Özal döneminin aflarıyla, sertifikalarla “sahipli” gayrimenkuller kategorisine geçtiler.
Genellikle “imar” ve “iskân” raporlarından yoksunlar.
İşte bu son iki kategoride olanları “kaçak” saymak ve kamulaştırarak yıkmak için yeni yasalar çıkarmak gerekiyor.
MODEL YARATMAK
ELBETTE “teşvik” yasalardan da iyi sonuçlar üretebilir.
Plansız, kötü malzemeli, depreme dayanıksız derme çatma gecekonduların ve binaların sahiplerine “gruplar halinde birleşerek ortak irade ortaya koymaları, arsalarında yapılacak çağdaş ve çok katlı yeni binalarda ikişer daire almaları” için alternatifler yaratılır. Bunlar TOKİ dışında özel kesimden ciddi inşaat firmalarına verilir.
Böyle formüller de etkili olabilir.
Galatasaray’ın Arena’sındaki müellif konumu nedeniyle sempatimin ötesinde “marifetin iltifata tabi olduğu” inancıyla belirteyim ki TOKİ’de “marka model”in altındaki imza Erdoğan Bayraktar’ın...
Hükümetteki bakanlığı da bu kapsama alanında olması nedeniyle Başbakan Erdoğan’ın “kentsel dönüşüm” işareti veren söyleminin hayata geçirilmesi için sürece daha umutlu bakıyorum.