DEMOKRASİNİN “seçilmişler/ atanmışlar” kuralında 2 fay kırığı oluştu. Önce Yunanistan’da bir uzman bürokrat Lukas Papadimos Başbakan oldu. Ona, “seçilmişlerin enkaz haline getirdiği ülke ekonomisini düzeltmek misyonu” yüklendi.
AB yönetiminde edindiği deneyimlerle bu sorunun üstesinden geleceği umudu paylaşılmakta.
Avrupa Merkez Bankası başkan yardımcılığı yapmış.
Atina medyası, bu atanmış bürokrat başbakan formülü ile Türkiye’nin Kemal Derviş dönemi arasında paralel kurmakta. 10 yıl önce dibe vurmuş olan Türkiye ekonomisini ayağa kaldıran ve başta Merkez Bankası olmak üzere kurumlara özerklik kazandırarak yapısal dönüşümü de sağlayan “Kemal Derviş modeli” diye göndermeler yapıyor.
Kemal Derviş de Dünya Bankası’ndan Türkiye’ye Başbakan Yardımcısı olarak getirilmiş, ekonominin patronu yapılmıştı.
“Atanmış” olarak “seçilmişlerin” üstünde bir konumdaydı.
Eğilimi sosyal demokrasi olmakla beraber konumu “tarafsız/partisiz/teknokrat/akademisyen” başbakan yardımcılığıydı.
Derviş modeli, ne ilginçtir ki İtalya’ya da uygulanıyor.
AB Komisyonu’nda çalışmış olan akademisyen Mario Monti de İtalya Başbakanı olarak atanmakta.
Berlusconi’nin yerine önümüzdeki hafta Başbakan olarak göreve başlayacak.
Mario Monti’ye de “tarafsız/partisiz/teknokrat/akademisyen” profiliyle çatırdayarak çökme alarmı veren “İtalyan ekonomisini kurtarmak” misyonu yüklendi.
YUNANİSTAN ve İtalyan halkı “atanmış” Papadimos ve Monti’ye, seçilmiş Papandreu ve Berlusconi’den daha fazla güveniyor.
Seçilmişlere “siz bu işi ağzınıza, yüzünüze bulaştırdınız... Çekilin yerinize atanmış teknokratlar gelsin” mesajını veriyor.
Demokraside “seçilmişler yönetir, atanmışlar onların emir ve iradelerini uygular” kuralının altın harfleri dökülmekte mi?
Görünüş öyle...
Ancak...
Gerçek farklı.
Korozyona uğrayan demokrasinin kendisi değil yanlış yapılanmasıdır.
Önce tıpkı depremde yıkılan binalarda demir ve çimento hırsızlığı, kalitesiz kum kullanılması gibi demokrasi de niteliksiz ve yetersiz muhterislerle çürük yığma yapılanmalara dönüşmüştür.
Demokrasinin insan malzemesine kalite kazandırmayı amaçlayan her girişim üzerine “elitist (seçkinci)” yaftası asılmıştır.
Bu girişimler anında infaz edilmiştir.
Halkın seçimini oy verme formalitesine dönüştüren liderler sultası “karton dekor demokrasileri” üretmiştir.
Kaliteli insan malzemesi birkaç istisna dışında politikadan uzak durmaya çalışır olmuştur.
“Politika mı? Aman ha uzak olsun” söylemi sadece Türkiye’nin değil Yunanistan, İtalya ve pek çok ülkenin zihniyet klişesidir.
Ve...
Bu kalite standardı sicilleri bozuk seçilmişler burunlarından kıl aldırmayan kibir odakları olarak kendi standartlarına yakın ve itiraz etmeyecek “bürokrat/teknokrat” insan malzemelerini tercih etmişlerdir.
Atamalarını onlar arasından yapmışlardır.
Bu analizden sonra demokrasiyi değil onu yozlaştıranları suçlamak gerekir.
Dünya büyük ve çağ değiştiren modernleşme ve teknolojik devrimler sürecinde.
Ne yazık ki siyaset ve demokrasi buna ayak uyduramıyor.
Aydınlar, seçkinler katkısından yoksun siyasetçi yığınları demokrasi çıtasını daha da aşağılara çekiyor.
10 yıl önce Türkiye ve şimdi de Yunanistan, İtalya işte bu nedenlerle “atanmış teknokrat” kaptanlara bırakıyor ülkelerinin dümenlerini...
FİAT’TAN DEMOKRASİYE DOPİNG
YUNANİSTAN ve İtalya’da seçilmiş başbakanların gönderilip yerlerine atanmış teknokratların getirilmesi demokrasinin ayıbı değil.
Demokrasiyi yozlaştıran kötü insan malzemesinin ayıbı.
Üstelik bu gözlem sadece Yunanistan ve İtalya ile sınırlı değil.
Tehlike daha büyük ve küresel.
Belki bir iki istisna olabilir ama siyasetçi ve ülkeleri yöneten birinci adamlar genellikle “kifayetsiz muhterisler...”
Batı medyasında “dünyanın bütün zamanların en ciddi tehditleri altında olduğu ama artık bunları yönetecek çapta liderlerin bulunmadığı” yolunda yayınlar yapılıyor.
“Vasat liderler” gezegeni kurtaracak çapta büyük devlet adamları değil.
“Işıktan yoksun vasat insan malzemesinden” virüs alan siyaset ve demokrasi sağlığını yitirmekte.
Yani...
Akdeniz’in iki ülkesini çok aşan küresel bir tehdit var.
Arap Baharı, despotları devirmişti.
Avrupa sonbaharı da demokrasinin seçilmişliği “karton dekorlar” gibi olan vasat liderlerini gönderiyor.
Siyaset ve demokrasi özündeki cevherle yeniden yapılanacak.
Başka yolu yok.
......................
Çok yıllar önce İtalya’da demokrasi gene seviye yitirmişti.
Siyasetçi malzemesi vasatın da altındaydı.
Krizler birbirini izliyordu.
İşte o tarihte Fiat’ın Başkanı Agnelli, ülkesindeki bütün bayilerine birer mektup gönderdi.
Satırları özetle şöyleydi:
Bayilerimizi her il ve ilçede en başarılı, saygın ailelerden seçtik.
Başarımızın sırrı budur.
Hep birlikte büyüdük.
Şimdi sizden isteğim siyasete de omuz vermenizdir.
Ailenizden çok iyi yetişmiş bir bireyi aktif politikaya sokmanızı rica ediyorum.
Hangi partiye olursa olsun, amaç politikada düzeyi yükseltmek.
“İşlerinizin aksayacağını” düşünebilirsiniz ama fedakârlık yapmak zamanıdır.
Bize her şeyi veren bu ülkeye bizim de bir şeyler vermek borcumuzdur.
Ayrıca ailesinden birini aktif siyasete sokan bayilerimize bazı imtiyazlar tanımak kararını aldık.
Sizlere örnek olmak için ablam da aktif siyasete girmiş bulunuyor...
.....................
Fiat’ın bu girişimini işçi sendikaları da örnek aldı.
En iyi yetişmiş sendikacılarını aktif siyasete verdi.
Bütün bunlar İtalya’da bir süre siyasetin insan kaynaklarında kaliteyi yükseltti.
Ama...
Sonra virüs mutasyona uğrayarak siyaset dokularına yeniden hâkim oldu.
Demokrasinin kodlarını yeniden tanımlamak ve çağın modernleşmesini izleyecek değişim/dönüşüm hız vitesine geçmek, bağışıklık sistemini güçlendirmek gerekiyor.
Demokrasi “vasatlara” bırakılmayacak kadar değerlidir.