Brezilya maçı için buradayız ama önce Beaujolais bağlarında ve şatolarında bir şarap şölenine katıldık.
Yörenin şaraplarından yudumladık. İçiminin geleneksel ritüelini yaşadık.
Şarap, beş duyuya hitap ediyor. Önce şarap bardağının ayağından tutacaksınız. Dokunma duyusuyla şarabı algılayacaksınız.
Ardından kadehi çalkalayacaksınız. Göreceksiniz.
Eğer beyaz şarapsa ne kadar açık renk olursa o kadar yeni...
Şarabın beyazı koyulaşarak bal rengine yaklaştıkça yaşını gösteriyor.
Kırmızıysa?..
Ne kadar yakut rengine açılıyorsa o kadar yeni...
Kahverengiye yaklaştıkça o kadar yeni.
Kadeh çalkalandığında bardağın kenarlarında aşağıya doğru süzülen izler bırakır. Buna gözyaşı ya da bacak deniliyor.
Eğer bu izler uzun ve yoğunsa şarap yıllanmış demek.
Ardından koklama duyusuna geçiyoruz.
Çalkanan bardakta şarap, oksijenle temas edince kokusunu veriyor.
Hangi tür topraktan çıktığının mesajı bu.
Sözgelişi...
Volkanik topraktan geliyorsa mineral kokusu ya da çiçek, meyve tatlarını kokularını bırakıyor.
Sonra tatma duyusu...
Dilimizde dört lezzet bölgesi var; acı - tatlı - tuzlu ve ekşi... Şarap bu lezzetleri kendine özgü oranlarda hissettiriyor.
Dilde ve gırtlakta iki ayrı lezzet veriyor.
Ve beşinci duyu...
Burada bir soruyla karşılaşıyoruz:
"Şarabı nasıl işitirsiniz?"
Cevap:
"Kadehi çın - çın yaparak..."
İşte işitme duyusu.
Sınavı böylece iyi not alarak geçiyoruz.
Bu bağlamda bir Alevi sözünü yansıtayım.
Kadehi "çin - çin" yaparken şöyle derler:
"Camdan cama... Candan cana..." (Çeta'ya selam)
Fransa'nın bağları yeşil bir okyanus gibidir.
Göz alabildiğine bağlar... Ne bir bina, ne bir fabrika bacası...
Harikulade bir oksijen ummanı.
Daha önce de buralara gelmiştim. Gece, bir şişe şarap içip yatarsınız... Dört saat uykuyla, sekiz saat uyumuş kadar dinç kalkarsınız.
Bordeaux'da böyle... Beaujolais'de böyle...
Sabahın altısında asma yapraklarında çiğler henüz buharlaşmadan yürüyüş yapmaya doyum olmaz.
Kırmızı şaraptaki tanin, kalp ve damar sertliğine karşı müthiş bir koruyucu bileşen.
Pembe şarap iki tür...
İyisi gerçek pembe üzümden yapılıyor.
Bir de "yalancı" pembe şarap var. Kötü kırmızı şarapları kömür tozu filtreden geçirip pembeleştiriyorlar.
"Kara kömür nasıl pembeyi üretiyor" derseniz... Adı üstünde "yalancı" pembe şarap...
Korkunç baş ağrısı yapıyor.
Şarabın lezzeti içilen kadehe göre değişiyor.
Camın kalınlığı, ağzının dar ya da açık oluşu, hatta plastik ya da kağıt bardakta oluşu lezzeti değiştiriyor.
Kadınların sevdiği şarap lezzetiyle, erkeklerinki değişiyormuş. Bunları anlatan fransız şarap uzmanına sordum:
"Hangi şarap, hangi renk kadınla iyi gider?.. Sarışınla, esmerle, kızıl saçlıyla?.. Siyah tenliyle veya beyaz tenliyle?.."
Salvador Dali'yle aynı model bıyıklara sahip şarap uzmanı muzipçe güldü ve şu cevabı verdi:
"Kaç şişe şarap içtiğinize bağlı..."
Brezilya maçına başımız dumanlı gidiyoruz.
İnşallah bu ön kutlama olur.
Ve maç sonrası da kutlamayı sürdürüyoruz. Zaten Türkiye'de gibiyiz. Muhteşem bir coşku. St. Etienne sokaklarında dalga dalga.
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025