Başkanlık sisteminin doğruluğu, yanlışlığı elbette tartışılmalıdır.
“Önyargı” 7 büyük günahtan(!) biri olan “kibir” kapsamındadır.
Ancak...
“Zamanlaması” da tartışma dışı kalmamalı.
“Doğru proje” ancak “doğru adamla” ve “doğru zamanda” başarıya ulaşabilir.
Türkiye’nin 2013 Mayıs’ı için “başkanlık sistemini” gündeme zorlamak “uygun zamanlama” mı?
Şu süreçte “evet” cevabını vermek zor.
SURİYE FAKTÖRÜ
GÜNEYİMİZDE Suriye “yangın yeri...”
Kıvılcımlar Türkiye’ye uçuşuyor.
Suriye iç savaşı bir mezhepler ve dinler çatışmasına dönüştü.
Nusayriler (Alevilikle örtüşen mezhep) ve Suriyeli Hıristiyanlar Esad’ın etrafında bütünleşti.
Onları Şii İran ve Lübnan’daki Şii Hizbullah güçleri destekliyor.
Muhalefet güçleri ise tümüyle Sünni.
Müslüman Kardeşler ise ağırlıklı.
El Kaide gibi radikal ve Batı dünyasının alerji duyduğu silahlı örgütler de muhalefet cephesinin omurgasını oluşturmakta.
Bunların lojistik gerekçesiyle Türkiye sınırları içinde bağlantıları konuşulmakta.
Ayrıca...
Olay, Ortadoğu’yla sınırlı değil.
Esad’ın arkasında Rusya ve Çin var.
Irak Başbakanı Şii Maliki de Esad’ın derin destekçisi.
Türkiye nüfusunun yüzde 20’den fazlası Alevi kardeşlerimiz.
Ölü bir Nusayri’nin, kalbini söküp ağızından kanlar akarak yiyen muhalefet savaşçısı, sadece dünya kamuoyunu değil tüm Türkiye vatandaşlarını ve elbette Türkiye’deki Alevileri de etkiledi.
Hatay’daki Alevilerin, Suriyeli sığınmacıların bazı radikal söylemlerinden rahatsız oldukları da kulağımıza geliyor.
Türkiye’nin, üzerine uçuşan kıvılcımlarla bu tür yerel yangınlara dönüşmemesi için çok özenli olmalıyız.
Ankara politikası da bu hassasiyeti gözetmeli.
Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu “Ankara’nın mezhep çatışması dışında olduğunu” zaman zaman söylediler ama gene de süreç duyarlı.
ARAŞTIRMALAR ‘HAYIR’I GÖSTERİYOR
BÖYLE netameli zaman akışında Türkiye’yi ikiye bölebilecek “başkanlık sistemi” dayatılırsa çok ihtiyaç duyulan “birlik” iradesinden söz edilemez.
Ankara mezhep çatışmasına dönüşen Suriye’de “taraf” izlenimini vermeyecek bir çizgide kalmayı sürdürmeli.
Sünni, Nusayri (Alevi), Hıristiyan inançlarından soyutlanıp Esad birey olarak politika odağına konulmalıdır.
Türkiye’de sadece bu açıdan değil, başka açılardan da “başkanlık sistemi” kolektif irade parçalanmasına itiyor ortamı.
Taha Akyol dün şöyle yazmış:
Metropol‘ün araştırmasına göre, yeni Anayasa için AK Parti ile BDP’nin işbirliği yapmalarına sıcak bakan seçmenlerin oranı yüzde 28’den ibarettir.
AK Parti’ye oy verenlerin bile yüzde 51’i buna karşı.
Zımni bir işbirliğine “civanmert oylar” diye izah edilmesi de kamuoyunda inandırıcı olmaz.
Başbakan kamuoyundaki bu eğilimi biliyor elbette.
BDP ile ikili bir uzlaşmaya gitmeyeceklerini bir ara söylemişti zaten.
........ Metropol’e göre, kamuoyunda başkanlık sistemine “evet” diyenlerin oranı yüzde 35’ten ibarettir; AK Parti’ye oy verenlerin bile yüzde 26’sı başkanlık sistemine karşıdır.
Zorlamanın bir anlamı var mı?
........................
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş -eğer medyaya yanlış yansımadıysa- “AK Parti’yle yerel meclisleri de kapsayan yeni Anayasa için anlaşabiliriz ama başkanlık sistemini geri çekmeleri gerekir” demiş.
........................
Görülüyor ki ortalık daha lafıyla bile toz duman.
‘EVET’ YAPABİLİRİZ
BUNA karşın...
ABD Başkanı Obama’nın seçim kampanyasındaki “evet yapabiliriz” doğrultusunda, eğer kararlıysa Erdoğan’ın “başkanlık sistemini” halk oylamasında kabul ettirecek potansiyele sahip olduğu görüşündeyim.
Meclis’ten 330’u bulması zor.
Fakat... İmkansız değil.
Referandum’da yüzde 50’yi aşacak ikna rüzgarını estirebilir. PKK sorununda aldığı mesafe de yardımcısı olur.
Ama...
Ne pahasına?
Neler pahasına?
Türkiye’nin yakaladığı momentumda fay kırıkları yaratarak, ipi önde göğüslemek varken sendelemenin ne gereği var?
Taha Akyol bu kadar zorlamalara girişmeden sadece AK Parti tüzüğündeki “milletvekilleri 3 dönemden fazla görev yapamaz” maddesini kaldırmak yeterlidir diye yazmış.
Başbakan olarak Erdoğan’ın misyonunu bir dönem daha sürdürmesi ve başkanlık sistemi için tartışmalara zaman tanıması -şu aşamada- daha makul görünüyor.
Türkiye’yi her yıl sandık başına taşıyacak ve sürekli seçim ortamında tutacak ve de bunlara referandumu eklemeyecek seçenektir bu.
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025