TUNUS’ta “laikler” önce genel seçimleri, şimdi de “Cumhurbaşkanlığı” seçimini kazandılar.
Muhafazakâr iktidarı “demokratik” yöntemle sandıklarda yendiler.
Oysa...
Din eksenli politika yapan “İslamcı” parti Ennahda’nın iktidarı kaybedeceği, Cumhurbaşkanı seçiminde de adayının geride kalacağı sanılmıyordu.
Burada... 2 önemli durumun altını çizmeliyim.
1- Arap Baharı’nı başlatan Tunus bir dönem gecikmeli de olsa laik iktidarı sandıktan çıkardı.
2- İslamcı parti, iktidarı elinde tutmak için yan yollara başvurmadı, seçimle gelenin seçimle gideceğinin demokrasi kültürüne örnek oldu.
.........................
Tunus dosyasında hızlı bir tur yapalım.
‘ Arap Baharı Tunus’ta başlamıştı.
2010 yılının aralık ayı sonlarında Muhammed Buazizi adlı 26 yaşındaki seyyar satıcı domino taşları gibi art arda diktatörler devirdi.
Önce...
Ülkesinin diktatörü Zeynel Abidin Bin Ali’yi...
Ardından “Mısır durdukça o da ölene kadar orada kalacak” denen Hüsnü Mübarek’i, Arap dünyasının en uzun süreli diktatörü Muammer Kaddafi’yi, Yemen’de Ali Abdullah Salih’i koltuklarından indirdi.
Suriye’de ise yıllardır Beşar Esad’ı silkeliyor.
Sokaklarda meyve sebze satan 26 yaşındaki Muhammed Buazizi için “Sen neymişsin be abi” diye düşünmek doğaldır.
Zaten sebep olduğu olayların misyonunu yüklenen bir politik figür de değildir.
Ailesini geçindirdiği meyve, sebze tezgâhına zabıta el koymuştu.
Muhammed tezgâhını geri istemişti.
Vermemişlerdi.
O da isyanını “kendini şehrin meydanında yakarak” gösterdi.
İşte o ateşten kıvılcımlar Arap dünyasına savruldu.
Başta kendi ülkesininki olmak üzere diktatörler art arda devrildi.
.........................
Eğer şartlar patlama noktasına getirmişse bir toplum infilak eder.
Muhammed Buazizi de patlama noktasına gelen Tunus’un üzerine düşen ateş oldu.
.........................
Diktatör saraylarını iskambil kâğıdından yapılmış gibi yıkan bu Arap Baharı halk patlamaları arkasındaki sebepler nedir?
- Diktatörler halkın sırtından büyük servetler edinmişlerdi.
İletişim daha önceleri sadece medyaya odaklıydı.
O da diktatörün sansürü altındaydı.
Ama...
El Cezire adlı TV kanalı bütün yolsuzlukları, zenginlikleri, diktatör ve ailelerinin lüks yaşamını, ihtişamını gayrimeşru yollardan gelen paraları, rüşvetleri yayınlamaya başlamıştı.
Arap halkı ilk kez kendi lisanıyla bu haberleri dinliyor, içten içe öfkeleniyordu.
- İsrail faktörü de önemliydi.
22 Arap devleti ve 350 milyon Arap, 10 milyon nüfuslu İsrail karşısında hiçbir şey yapamıyordu.
İsrail her defasında onları yeniyordu.
İçeri de astığı astık, kestiği kestik, diktatörler İsrail karşısında kuzu gibiydiler.
Arap halkları yöneticilerine (diktatörlere) sadece ahlaki olarak değil Arap gururu açısından da güvenini yitirmişti.
Onları kendilerini kirleten zehir gibi algılıyorlardı.
- Cep telefonu her Arap yurttaşının sihirli kutusu olmuştu.
Facebook, Twitter hesaplarıyla üzerinde sansür olan bütün kirli çamaşırları öğreniyorlardı artık.
Ve patlama anında gene cep telefonlarıyla, internetle bir anda toplanabilecek, yer değiştirecek, kritik noktalara atacak mobil insan selleri oluşabiliyordu.
Zaten...
Diktatörleri de o insan selleri devirdi.
.........................
Tunus’ta laikleri iktidara getiren genel seçimler ve Cumhurbaşkanı seçimi çok önemli bir “sosyo-siyasal laboratuvar deneyidir.”
Siyaset için İslam’ı kullanarak yığınların oylarının sonsuza dek alınamayacağı, toplumların “dinle devlet işlerini” birbirinden ayıran bilince varabileceğinin örneğidir.
Umut vericidir.
Evet...
Abartmadan, sadece “umut verici” demekle yetiniyorum.
Ama...
“Örnekler çoğalmaz” da kimse diyemez.
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025