Rio'ya son gidişimde, suç gettolarına gangster çetelerinin turistler için "turlar düzenlediğini" söylediler. Her türlü uyuşturucu kullananların, ticaretini yapanların...
Cinayet, fuhuş, hırsızlık, kaçakçılıkla uğraşanların bu "kondu" mahallelerine girip de canlı çıkmak mucize ama gangster çeteleri bu mahalleleri parsellemişler... Onlara parayı bastırdınız mı özel otomobilleriyle ve onların adamlarının korumasında bu suç üretim gettoları geziliyor. Polisin bile girmeyi aklından geçirmediği hukuk dışı sokaklarda hasır şapkalı turistler geziyor, fotoğraf çekiyorlar.
Türkiye adına şükretmiştim.
Ama...
İşte kırılma noktası... Tinerciler sonunda karakol da bastılar. Komiseri, yardımcılarını, polisleri bıçakladılar, dövdüler. Oysa terör örgütleri bile karakol basmayı göze alamamışlardı. Hareket halindeki otomobilden, karakollara ya da ekip araçlarına, nokta nöbetindeki polislere ateş açıp kaçmışlardı.
Saruhan'da bu baskını yapan uçucu madde bağımlıları karakoldan sonra hastanede de dehşet yaşatmışlar. Acil servisteki doktorlara ve diğer sağlık personeline de saldırmışlar. Ameliyat bıçaklarıyla sağlık görevlilerini kovalamışlar. İnanılır gibi değil...
Terörün her gün 25 can aldığı o karanlık dönemde bile hastane baskını yaşanmamıştı.
Bu olaylar emsal olursa İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de, tatil yörelerinde tekrarlanır. Bu olayların önü zor alınır.
Yani tuz da kokar.
Karakol da basılıyorsa ve "Bizi içeri attırmıştınız. İntikam alacağız" gerekçesiyle komisere, polise dayak atılıyor, bıçak çekiliyorsa, yurttaş neye ve kime güvenir?
Türkiye terörün ve özellikle bölücü terörün belini kırdı fakat şimdi bireysel terör, yaşamın dokularını kanser gibi sarmakta.
Kapkaç, darp, hırsızlık, silahlı soygun, bıçaklama, kundaklama giderek yaygın hale gelmekte.
Kırmızı ışıkta duran her araba sürücüsü, özellikle kadın sürücüler tedirgin.
Birileri geliyor, camı tıklıyor.
Ve para istiyor.
Ya kağıt peçete satmak, cam silmek karşılığı para... Yahut karşılıksız...
Gözler kaymış.
Ağız peltekleşmiş.
Belli ki uçmuş.
Biri sürücüyü meşgul ederken, diğeri çantayı kapıyor.
İçinde sürücüsü olan otomobiller zaptedilip kaçırılıyor.
Bunların hiçbiri olmasa bile, olaylar öylesine yoğun ve yaygın ki, aracın penceresi her tıklandığında yaşanan stres yeter.
Oysa bu çocuklar, gençler sevgiye, ilgiye muhtaç.
Yakın zamanlara kadar Türkiye bireysel şiddet coğrafyasının dışındaydı.
New York, Rio, Los Angeles gibi tenha sokaklar, köşebaşları korku vermiyordu.
Ama şimdi değişmekte.
O nedenle karakolun basılması önemli.
Kırılma noktası gibi görülmeli.
Türkiye kentlerinin özellikle İstanbul'un suç gettoları, gangster çeteleri tarafından turistlere para karşılığı mı gezdirilecek?
İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ile bu sorunu söyleştik.
Cerrah'ın "öncelikli işler listesinde" tinerci çocuklar, sokak çocukları üst sırada. Konuya duyarlı. Aldığım bilgiye göre, İstanbul'da tinerci çocuklar denebilecek, suç eğilimi olanların sayısı 120...
Bunlar için Bakırköy Akıl ve Ruh Hastalıkları Hastanesi'nde ayrı bir bölüm yapılmış. Bitmek üzere.
40 kişi kapasiteli...
Burada yatacaklar, burada doyurulacaklar. Doktor ve psikolog bakımında bağımlılıktan kurtulacaklar. Okuma - yazma öğrenecekler. Sanat sahibi olacaklar.
Programın sonraki aşaması onları işe yerleştirmek.
Hatta evlenmelerine - şaka değil - katkıda bulunmak.
Sokak çocuklarının sayısı ise 600 dolaylarında.
Onlar uyuşturucu, uçucu madde, alkol bağımlısı henüz değiller ama ilgisiz ve sevgisiz yaşamda birinden diğerine geçiş yolu kısa...
Çocuk suçları bölümü de bu alanda çalışıyor.
Eğer şu aşamada önlem alınmazsa Rio'ya döner krizin vurduğu kentlerimiz.
........
Üstelik önlerindeki örnek suçlu amcalar... Onlar her gün TV'lerde, gazete sayfalarında.
Çocuklar toplanıp, terapi merkezlerine götürülüyor ama amcalara dokunulamıyor.
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025