Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Kıbrıs için TBMM görüşmeleri bir kez de şu söylemin merceklerinden görülmeli.
"Türkiye ve AB farklı yönlere bakarak dansettikleri için sürekli birbirinin ayağına basan çifte benziyor."
AB Parlamento üyesi İngiliz liberal demokrat Andrdew Dull'
un bu benzetmesi, doğrudur. Dansın belki Kıbrıs figüründe AB daha fazla hatalı adımlar atmakta, Türkiye'nin ayağına daha çok basmakta... Örneğin bugün AB Komisyonu genişleme sorumlusu üyesi Verheugen'in "Türkiye düşünmeli. Denktaş için bunca acıya değer mi?" söylemi 50 yıllık Kıbrıs dramını tek bir Denktaş ismine endekslemek doğru mu? Ama Türkiye'nin hatasız olduğu söylenebilir mi?
Eğer bu dansı sürdüreceklerse "uyumu" öğrenecekler.
Sadece Kıbrıs değil her figürde.

AB üyesi ülkeler arasında bir araştırma yapılmış.
"Eurobarometre" başlıklı araştırma, AB üyesi ülkeler, hangi ülkelerin topluluğa alınmalarını istiyorlar sorusunun yanıtını ortaya koyuyor.
İşte sıralama:
İsviçre: Yüzde 70, Norveç: Yüzde 70, Malta: Yüzde 48, Macaristan: Yüzde 46, Çek Cumhuriyeti: Yüzde 42, Kıbrıs: Yüzde 42, Slovakya: Yüzde 38, Estonya: Yüzde 37.... Bulgaristan: Yüzde 35, Romanya: Yüzde 33, Türkiye: Yüzde 30.
Türkiye, AB
üyesi ülkeler kamuoylarında ortalama oranla en az istenen ülke.
AB'ye girmek istemeyen İsviçre ve Norveç ise en çok istenen ilk iki ülke.
Türkiye için ortalama yüzde 30 oranını açalım.
Türkiye'yi AB üyesi ülkelerin ayrı ayrı istek yüzdeleri nedir?
İspanya: Yüzde 43, Hollanda: Yüzde 42, Portekiz: Yüzde 41, Yunanistan: Yüzde 26, Fransa ve Avusturya: Yüzde 21...
Fransa
ve Avusturya halklarında Türkiye karşıtlığının Yunanistan'dan bile fazla olması ilginçtir.
Cem - Papandreau diyaloğu ve Yunanistan'la sivil örgütler arasında iletişimin yararı görülüyor.
Ama diyalog, iletişim ve kendini anlatım bir yere kadar artılar sağlar.
Ama tipin de değişimini sürdürmesi gerek.

Kısaca "tip" denilen şey "kültür"dür.
AB üyeliğinde Kopenhag kriterleri, insan hakları, ekonomi gibi ölçütlerin ortak paydası kültür düzeyidir.
KÜLTÜREL AÇIDAN AVRUPA BİRLİĞİ'NE YAKLAŞIM SEMPOZYOMU, nihayet temel gerçeğin görüldüğünün işaretidir.
Sonunda Avrupalının yüreğine yaklaşıldığını gösteriyor.
Kültür girişimini kutluyoruz.
Yukarıda AB ülkeleri kamuoylarından nabız atışlarını sıraladım.
Sokaktaki Avrupalının hangisi ankete cevap verirken Türkiye'de DGM'leri. MGK'yı, anadilde TV ve radyo yayın hakları veya eğitim hakları düzenlemelerini biliyordu ki!
Türkiye'yi Avrupalı kimliğinde ve kültüründe algılayıp algılamadığı psikolojisiyle cevap verdiler.

AB'nin kurucularından Jean Monnet "AB kültür arayan bir politik yapıdır, şayet yeniden başlayacak olsaydım, kültürle başlardım" demiş.
AB öyle başlamasa da sonunda vardığı coğrafya, kültürle tanımlanmakta.
Elbette kriterlerin, kağıda yansımış zorunlukların yolculuğu sürecek ama dans kültürü de belirleyici.
Ve bir umut verici saptama;
Bir 68 kuşağının ünlü eylemcisi ve şimdilerin ağırlıklı AB parlamenteri John Bendit, Türkiye dönüşü izlenimlerini "TANGO ÖĞRENMEK" başlığı altında şöyle yazmış:
"Geçmişe oranla farklı bir kültürle karşılaştık. Müslüman ama laik Türkiye'nin AB'ye katılması tüm üye ülkeleri zenginleştirecektir."