Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

HDP’li bazı milletvekilleri, haklarında hazırlanan fezlekelerle “topun ağzında” gibiler.
Bu bağlamda bir tatsız anıyla başlayayım yazıma...
.......................
DEP milletvekilleri Meclis’ten apar topar -adeta koparılarak- alınmışlardı.
Orhan Doğan’ın polis tarafından başına bastırılarak otomobile bindiriliş fotoğrafı hâlâ hafızalardadır.
Hiç de tasvip görmemiştir.
Olayın şekil hukukunu yaralayan ayrıntılarına -fazla- girmiyorum. Sadece şu kadarı bile yeterli.
Başsavcılığın bildirimi -henüz- olmaksızın, polis inisiyatifiyle Meclis kulislerinden alınmaları...
Başta Hasan Korkmazcan olmak üzere milletvekillerinin “Meclis bu kez asker değil, polisin kuşatmasında” gibi tepkileri...
Hakkında başka iddialar nedeniyle fezlekeleri bulunan DEP milletvekilinin, kürsüye çıkıp kendini savunma hakkını kullanamadan alınıp götürülmesindeki ciddi hukuk tartışmaları...
........................
Ankara cezaevinde, mahpus DEP milletvekilleriyle Kanal D için yaptığım haftalık “DURUM” programında konuşacağız.
Ziyaretçilerle camların arkasından telefonla konuşulan “görüş odasından” başlıyor ilk DEP milletvekiliyle göz temasım.
Leyla Zana ile karşılaşıyoruz.
Tanışmamıştık ama birbirimizi biliyoruz. Selamlaşıyoruz.
Usulen “Nasılsınız” diye soruyorum.
Ellerini iki yana açıp ortamı ve durumunu özetleyen üç kelimeyle cevaplıyor:
“İşte... Gördüğünüz gibi...”
.......................
Cezaevi müdürünün odasına alındım.
Arkadaşları adına Orhan Doğan geldi.
Üstünde bir eşofman, ayağında beyaz spor pabuçları...
Müdür ve odadaki -hatırladığım kadarıyla- savcı, Doğan’a karşı naziktiler.
Ama...
“Amir” ve “mahkum” mesafesini de sürdürerek.
Koordinasyonu sağlayan Orhan Doğan’ın öncülüğünde programı yapacağımız odaya geçtik.
Çıplak duvarların çevrelediği 16 metrekarelik bir oda.
Ortada “yorgun metal” eski bir yemekhane masasıyla teneke gibi eski sandalyeler...
Orhan Doğan’la birlikte mahkum diğer eski milletvekillerinden bir kısmıyla duvarları ahşap lambri, mermer zeminli Meclis kulislerinde, yumuşacık deri koltuklarda kahve içtiğimiz, söyleşiler yaptığımız vesileleri hatırlıyorum.
Diğer DEP milletvekilleri de giriyorlar.
Hepsinde güneşi az görmenin ve D vitamini eksikliğinin yüzlerine yansıdığı solgunluk.
“Kış güneşi” gibi soluk bir “umut” belli belirsiz hissediliyor.
Önce...
Leyla Zana...
Ardından Orhan Doğan ve diğer mahkum DEP milletvekilleri...
Siyaset madalyonunun diğer yüzü...
Ne yazık ki tıpkı ayın diğer yüzü gibi soğuk ve karanlık olabiliyor.
...........................
DEP’i ve geçmişi yeniden “yargılamanın” anlamı yok.
HDP’ye gelince...
HDP milletvekillerinin hatta yönetim kademesindekilerin bazı söylemlerini, eylemlerini onaylamak mümkün değil.
Ben de eleştiriyorum.
Hele Ankara’da katliam yapan, intihar bombacısının taziye çadırına ziyarete gitmek “insani tavır” söylemiyle telafi edilecek şey mi?
Taha Akyol’un dünkü sütununda sorduğu gibi “Ankara Garı önünde toplu katliam yapan, intihar bombacısı IŞİD’linin de ailesine taziyede bulunur muydu?”
...........................
Fakat gene de “dokunulmazlıkların kaldırılması” bir “siyasi karardır.”
Bunun ortaya koyabileceği -muhtemel- “siyasi” olumsuzlukları iyi düşünmek gerek.
Özellikle son hendek eylemleriyle oyları eriyen HDP’ye “dokunulmazlıklar kaldırılarak” acaba “siyasi doping” yapılmış olmayacak mı?