DAHA 1 yıl önce “adalet reformu yapıldığı” iddia edilen Türkiye’den “hukuk” manzaralarına bakınız.
13 yaşında bir kız çocuğu “N.Ç.”ye aralarında devletin memurları da olan 24 kişi tecavüz ediyor.
Zavallı çocuk maruz kaldığı cinsel şiddet nedeniyle hastaneye getirildiğinde öylesine acılar içinde ki oturamıyor bile.
4 ameliyat geçiriyor.
Adını değiştirmek ve başka bir coğrafyada yaşamak zorunda kalıyor. Cemiyette kabul edilmesi için başka çaresi yok.
Bu rezilliğin davası inanılmaz bir “gerekçeyle” karara bağlanıyor:
“N.Ç. ile cinsel ilişkiler onun rızasıyla olmuştur!..”
N.Ç.’nin nüfus kayıtlarına göre yaşı 13’müş ama kemik incelemesi 14 yaşı gösteriyormuş...
Neyi değiştirir bu?
13 değil 14 olsun, ne fark eder.
14 yaşında bir kız çocuğu, 24 adet kazık kadar bir kısmı babasından da yaşlı gözü dönmüş gövdeyi mi istemiş olacak?
Ve bunun adı “rıza” olacak!
ÇUVALDAKİ ZEYTİNYAĞI (!)
KURGUDAKİ mantık(!) bize Hukuk Fakültesi’nde verilen bir dersi hatırlattı.
Hoca “zarar vermek (ızrar)” örneği veriyordu:
Farzedin ki tavandan aşağı bir çuval zeytinyağı sarkıtılmış.
Ben sıçrıyorum ve tekme atıyorum, çuval yırtılıyor içindeki zeytinyağı yerlere akıyor.
Bu iddiayla birisi hakkımda malına zarar verdiğimi ileri sürerek tazminat istiyor.
Hâkim ne karar verir?
....................
Dersimiz anfideydi.
Tavanın yüksekliği en az 20 metre falan...
Hoca sıçrayıp 20 metre yükseklikteki çuvala tekme atabilir mi?
Ayrıca...
İçi zeytinyağı dolu çuval olur mu?
Bu durumda “20 metreye yükselip tekmeyle zeytinyağı çuvalımı yırttı, yağlarım telef oldu” diye açılan dava “tazmin edile” diye karara bağlanabilir mi?
24 KAZIK KADAR GÖVDE
CEZA hukuku derslerinde de acaba 13 yaşında bir kız çocuğunun 24 koskoca adama “kendi rızasıyla” vücudunu teslim ettiği iddiası “hafifletici unsur” örneği olarak okutulur mu?
Hadi...
Kızın 15-18 yaşlarında bir erkek arkadaşıyla beraber olduğunu varsayalım.
“Rıza unsuru” burada, tavana asılı zeytinyağı çuvalı gibi “olmaz öyle şey” tepkisini çekmez.
Ama 24 kazık kadar gövdeye nasıl “razı” olur bu çocuk?
Eğer sorun “maddi menfaat” ise bu da “hafifletici unsur” değildir.
13 yaşında kızın “yetişkin iradesi yoktur, rızası hukuk kapsamına girmez.”
Hrant Dink’i vuran Ogün Samast “yetişkin iradesi” olmadığı için “çocuk mahkemesine” gönderiliyor, “çocuk ıslah evinde” yatırılıyor...
Münevver Karabulut’u testereyle kesen Cem Garipoğlu da “yetişkin iradesi yok” sayılarak Ogün Samast’ın yargı ayrıcalığı süresini paylaşıyor...
Ama 13 yaşındaki N.Ç.’nin rızası yetişkin iradesini yansıtır öyle mi?
Bu satırlarım “yargıyı eleştirmek değil, tam anlamıyla yargıya inanmak” yorumuyla okunmalı.
Çünkü yargı sürecinde konulacak son noktanın “saf” adaleti yansıtacağına inanıyorum.
Yargıtay’da genel kurul bu “düğümü” çözecektir.
Hadiseye “2005 yılı öncesinin mi yoksa sonrasının mı yasa maddesi uygulanmalıydı” diye bir yorum farkı var. Ayrıca iç hukukun üstünde olan Türkiye’nin imzaladığı BM sözleşmesine göre “18 yaşından küçüklerin yetişkin iradesine sahip olmadıkları” hükmünün uygulanması gerekir, görüşü de devrede. Bunlar üst üste düğümlenmiş bulunmakta.
Hâkimlerin kanunlarla bağlı olmaları nedeniyle yargının daha önceki kademelerinde alınmış kararlar yazılı hukukun farklı yorumlarına dayalı olabilir.
Ancak...
Son aşamada farklı yorumlarla değil, BM sözleşmesinin de ağırlık kazanmasıyla, adalet kılıcının düğümü kesmesi ve “saf/duru” sonuca ulaşılması asıl büyük olasılık.