Piramid’de bir pazar günü... Eski Paris Büyükelçisi Aydın Bulak’ın eşi Lale Bulak ve Lolita Amram, Bedri Baykam’dan olayı dinliyor.
Bedri Baykam Piramid Sanat Galerisi’nde yeni sergisini açtı. Buna “resim sanatıyla siyaset arkeolojisi” de denebilir.
“Dünyayı sarsan Kennedy suikastının 50’nci yıldönümünde” önemli bir çalışma.
Baykam’ın kendine özgü “4D” yönteminde dev bir yapıtla başlıyor sergi.
Tabloda ABD Cumhurbaşkanı J. F. Kennedy’nin açık otomobilde halkı selamlarken kurşunlandığı yeri merkez alan fotoğraf...
Bu fotoğrafın üzerine olayla ilgili olan aktörlerden görüntüler de yerleştirilmiş.
Katil zanlısı Oswald...
Dünyanın en ünlü iki keskin nişancısı kiralık katil... (Ne ilginçtir ki bu ikisi suikastın yapıldığı günlerde Dallas’taydılar. Hele bunlardan birinin Fransız olması işi daha da karıştırıyor.)
Suikastı araştırmakla görevli ama asıl görevinin suikastın altındaki oyunu örtmek olan “Warren Komisyonu” başkanı...
Suikastta Oswald’ın ateş açtığı bina...
Arabanın “saat 2” istikametinde yer alan ve oradan da ateş açıldığı ihtimali çok güçlü kanıtlar belirlenen “çitlerle çevrili yeşillik alan ve arkasındaki bina...” (Kennedy vurulduktan sonra o çitlere doğru koşanların önüne polisler çıkmış ve “burası yasak alan, yaklaşmayın” diyerek oraya girilmesini engellemişler. Neyi saklıyorlardı?)
Galerinin geniş salonunda bu ve benzer tüm kuşkular ve iddialar -bazıları “4D” tekniğinde olmak üzere- tablolar ve kolajlarla resmedilmekte.
Her birinin yanında geniş anlatımlar ve gazete kupürleri ile alınan destekler yer alıyor.
Her şey “8 saniyede” başlamış ve bitmiş.
Komisyona göre “sadece 2 el ateş edilmiş” ama aslında “çok daha fazla sayıda mermi” kanıtları öne sürüldü.
“Tek yerden değil birden fazla açıdan ateş edilmiş olduğunu gösteren” kanıt da örtbas edilmiş.
Salonun bir köşesinde Bedri Baykam videoda 2 saat süreyle bu cinayeti ve arkasındaki aktörleri anlatıyor.
Bedri Baykam da iki kez Dallas’a giderek, tüm ilgililerle görüşerek yıllardır bu çalışmayı yapıyordu.
Yakın tarihe ilgisi olanlar resim sanatıyla ortaya konan “cinayetin anatomisini” görmeliler.
8 saniyede suikastin resimle anlatımı.
KİTAP VE ALBÜM
PORTAXE’ın muhteşem manzarasında Elif Şafak ve Emre Aydın’la keyifli, müzikli sohbet...
Bir kitap ve bir albüm... İkisi de taptaze... ikisi de en çok satanlar listesinde...
Elif Şafak’tan “Ustam ve Ben”, Emre Aydın’dan “Eylül Geldi Sonra” albümü.
Başucunuza iki öneri...
Emre Aydın’ın zaman temalı albümünü dinlerken, Elif Şafak’ın romanında tarih yolculuğu yapabilirsiniz.
Elif Şafak kitaplarını rock müzik dinlerken yazıyor. Genellikle bir fırında, ekmek kokuları arasında.
OSMANLI’YA DOĞUDAN BAKTIM
Elif Şafak’ın kitap kapakları dikkat çekicidir. Özellikle renkleri...
Ustam ve Ben’in kapağı mor “bilgelik çakrası” rengi...
Elif ve ekibi birlikte seçmişler.
Ben de program için, kitap kapağına en yakın olan renk süveter giydim. İçimdeki gömlek de birkaç ton koyusu... O da ikinci baskının rengi olsun...
“Oryantalist” yapıtlar Osmanlı’nın batıdan bakarak anlatımıdır.
Elif Şafak Ustam ve Ben’de hayvanlar üzerinden Mimar Sinan ekseninde Osmanlı’nın bir dönemini “doğudan bakarak” anlatıyor.
Hindistan’dan gelen fil bu gözle de yorumlanmalı.
“Müthiş bir sanat yoğunluğun oldu” diyorum.
Elif anlatıyor:
“Sanat çok önemliydi, yani ben özünde o bildiğimiz hep hayran kaldığımız bu müthiş Mimar Sinan’ın camilerinin yapımında çalışan bir fil hayal etmek istedim. O yüzden kapakta fil görüntüsünün içinde Süleymaniye Camii’ni görüyoruz aslında. Camiler tek başına yapılmadı. Müthiş baskılar altında üretmiş. Çırakları, kalfaları ve ameleleri işçileri çok kollamış. Ve buna hayvanları da katmak. Çünkü hayvanlar tarihimizde hiç yokmuş gibi davranıyoruz. Savaşlarda inşaatlarda, depremlerde hep böyle hayvanlar da işin içinde, ayrıca kölelerin, harem ağalarının, fahişelerin dramları var.”
Ustam ve Ben tamamlandığında 600 sayfaymış, Elif 120 sayfasını atmış. 480 sayfa olarak yayımlanıyor.
120 sayfayla vedalaşmak zor oldu mu soruyorum:
Belki ileride “attığım yazılar” diye bir kitap yapar...
EYLÜL GELDİ SONRA...
Programdaki ilk şarkı “Akşamlarda Parmak İzleri...”
İnsanın içine damlıyor.
Emre Aydın albümlerini Stockholm’de kaydediyor.
Neden Stockholm diye soruyorum.
Şöyle yanıtlıyor:
“Benim geçen albümde de çalıştığım prodüktör Stockholm’de yaşadığı için oraya gittik. İki prodüktör var, diğeri de Mustafa Ceceli.
Stockholmlü olmasının bir özelliği yok. Amerika’ya ve Avrupa’ya pop işlerinin çoğu orda yapılıyor. Yani bizim dinlediğimiz Amerikalı yıldızların şarkılarının çoğu Stockholm’de, İsveç’te, daha doğrusu Kuzey’de, Norveç’te falan da yazılıyor.”
FETTAH CAN’LA PORTAXE’TA YILBAŞI
Yıllardır Şeffaf Oda’nın çekimlerini Boğaz’ın en güzel mekanlarından olan Portaxe’ta yapıyoruz.
Fettah Can yılbaşında Portaxe’ta...
Arkasında deniz ve Boğaz köprüsü, elinde gitarı, kulaklarınızda ve dudaklarınızda şarkılarıyla yeni yıla giriş...
2014’e Fettah Can şarkıları ve hoş sürprizlerle keyifli girmek isteyenlere duyuruyorum.
(Ayrıntılar için: www.portaxe.net)