Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın... Devam ediyor: Mehmetçik iki duyarlı bölgeden birinde olacak.
1 - "Bağdat'ın hemen altında Felluce, Ramadi, ve Hit'ten oluşan Sünni üçgen...
Amerikalı askerlere saldırılar, genelde burada yapılıyor.
2 - Türk askerlerinin gönderilme olasılığı bulunan diğer bölge ise Diala. Buranın duyarlığı ise halkının Şii ve Sünni Araplarla, Kürtler ve Türkmenlerden oluşması. Tam iğneli fıçı.
Türk Silahlı Kuvvetleri, bölgenin, hatta dünyanın en iyi yetişmiş ordularından biri. Ama çatışma deneyimi kır gerillası ile savaşımında yoğun. Şehir gerillası savaşımında değil. Oysa bu bölgelerde kent direnişçileri sabotaj ve saldırı yapıyorlar.
O nedenle Mehmetçik zorlu bir görev alıyor."
Yani, böyle bir yöreye asker göndermenin kamuoyuna hafifletilerek yansıtılması yanlış.
Medyada ön plana çıkan "Türk birliklerinin günde 50 bin Iraklıya yemek çıkaracağı, camileri ve okulları onaracağı, sağlık hizmeti vereceği, hadisenin geri plandaki boyutu...
Elbette güzel.
Ne var ki...
Gerilla hareketleri, yabancı silahlı güçlerle, yerli halkın birbirine böyle insani yaklaşımına iyi gözle bakmaz. Çünkü karşılıklı duygusallıkla yumuşama olursa, direniş zayıflar.
O yüzden...
Gerilla stratejisi, halkla, topraklarındaki yabancı silahlı gücün arasını açmak, ilişkileri sertleştirmektir. Bu amaçla kan akıtılır. Yabancı güce sabotajlar, ölümcül saldırılar yapılır. Sonunda yabancı güç hareket eden her şeyden, kendine yaklaşan her yerli halk bireyinden kuşku duyar hale gelir. Bu paranoya ortamında, en küçük kuşku duyduğunda tetiği çeker... Masumlar da ölür. Baskınlarda çocuklar, kadınlar ölür.
Halkta büyük tepki oluşur.
Direnişçi örgütlerin isteği de budur.
Irak'ta Türk askeri görmeye tahammülü olmayan PKK ile Barzani ve Talabani peşmergelerinin bölgeye sızarak, "tahrik eylemleri" yapmayacaklarını kim söyleyebilir?
Görülüyor ki... Türkiye, Irak'ta "düşük yoğunluklu gayri nizami savaş bölgesine asker göndermek" kararının arifesindedir.
Bu gerçek iyi bilinmelidir.
Toplumdan da hafifletici söylemlerle saklamak yanlıştır.
Hafifletici söylemler toplumda "piknik" sendromu yaratıyor.
Bizim birlikler oraya, askeri AKUT örgütü ya da Green Peace timleri gibi gidiyor sanılmasın.
Gidecek, yemek yapıp dağıtacaklar... Okul, cami onaracaklar... Sağlık hizmeti sunacaklar... Jandarmalık yapmayacaklar.
Bu uyuşturucu söylemlerle Mehmetçik gider... Sonra bir bakılır - Allah korusun - bayrağa sarılı cenazeler geliyor!.
Toplum psikolojisi buna hazırlanmadığı için bir tepki patlaması yaşanabilir.
Halk sokaklara dökülebilir.
"Çocuklarımız neden orada?
Çocuklarımızı istiyoruz" diye gösterilerle hareket dalga dalga yayılabilir.
"Piknik sendromunun" yerini "Vietnam sendromu" alır.
Bugün MGK'da bütün bunlar konuşulacak.
Peki yukarıda yansıttığım gerçeklerden sonra, asker gönderilmesin mi?
Artık dönüşü yok... Devlet, müsteşarıyla, bakanıyla söz verdi.
Ancak gerçekler saklanmamalı. Gerçekleri söylemenin çözüm olduğu bilinmeli.
Hem görev yapılacak Irak'ın duyarlı bölge halklarına... Hem iç kamuoyuna gerçekler söylenmelidir.
Yani...
Türkiye insanına, "Biz oraya Irak'ın ülkesi ve halklarıyla bütünlüğünü sürdürmesi için asker göndermeliyiz. Aksi halde bizim bütünlüğümüze tehdit oluşur" denir. Türk askerinin görev alacağı Irak'ın yerli halklarına da aynı gerekçe anlatılmalıdır.
Bu gerekçenin ayağının yere basması içinse, ABD ile önceden kesin anlaşma yapılmalıdır. Anlaşma, Türkiye ulusuna "Çocuklarımız neden orada?" sorusunun, Irak'taki duyarlı bölgeler halklarına da "Çocuklarımız neden burada?" sorusunun izahı olacaktır.
Sadelik ve netlik çok daha etkili olabilir.
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025