REYHANLI‘daki katliam “barbarlıktır.” İktidardan gelen ve medyaya yansıyan açıklamalara göre “tetikçiler Suriye adına taşeron... Arkalarında Suriye istihbarat örgütü Muhaberat var.”
Polisiye ayrıntılara girmiyorum.
Ama...
Uluslararası konjonktür böyle sürerse -ağzımdan yel alsın- bu gibi başka facialar da yaşayabiliriz.
Şu “konjonktür” denen kelimenin ne menem şey olduğunu biraz açayım.
Esad’ın hala ayakta kalabilmesi hangi büyük güçler tarafından sağlanıyor?
İşaret parmakları anında İran’ı ve Rusya’yı göstermekte.
İran, Esad’a her türlü desteği altın tepside sunuyor.
“Para, silah, milis, siyasal destek, muhaliflere karşı fiili sindirme yöntemleri, tehdit...”
Amacı “Şii eksenini” kırdırmamak.
Rusya ise Amerika’ya daha yakın gördüğü Sünni bloğun Suriye’yi de egemenlik sahasına geçirmesini önlemek istiyor.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Suriye aleyhine önerileri “veto” ediyor.
Suriye’ye Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararına dayalı bir uluslararası müdahale şansını engellemekte ısrarlı.
Bunlara bir de Washington’un kayıtsız kalması ve ateşteki kestaneleri Türkiye’ye toplatmak politikasını ekleyin.
........................
Bu üçünün tavırları böyle sürdükçe korkarım ki Suriye’deki yangından başka ateşler de topraklarımıza sıçrar, düşer.
.......................
Filler itişir, çiçekler ezilir...
‘ÇAKIR-ÇAKIRKEYF’ METAFORU
SARACOĞLU‘nda kalitesiz bir maç seyrettik.
Açıkçası Fenerbahçe daha istekli ve iyiydi.
Son dakikalar hariç Galatasaray sahada sadece gezinti yaptı.
Bir tek Drogba vardı.
Penaltıyı yarattırdı.
Gol olabilecek şık asistler yaptı.
Galatasaray kalesine girmek üzereyken topu kaleden uzaklaştırdı.
Kaleci Muslera ise bir yerlerde okuduğum ve sevdiğim söylemle sanki “kedi cinsinden...”
Müthişti...
Skor levhasına bakmadan, maçı okuyarak “galibiyet Fenerbahçe’nin hakkıydı” diyebilirim.
Ama...
Maçların sonucunu “daha iyi oynamak” değil “skor levhası” belirler.
Maçın skoru üzerinde konuşalım o zaman.
Başlık Ali Sami Alkış’tan; “Çakır, çakırkeyifti...”
Anladığım kadarıyla hakem Cüneyt Çakır’ın “yeterince oyuna konsantre olamadığına” gönderme yapmış.
Cüneyt Çakır yüz akımızdır.
Küresel kariyeri ile gurur duyuyorum.
Ama bazen “kral çıplak” demek de gerekebiliyor.
Gerçekten...
Fenerbahçe’nin 2 golü de Çakır’ın “bariz faullere düdük çalmaması” sonucu skor levhasına yansıdı.
Bu işin uzmanı olan herkesin görüşü böyle.
Birinde, Ebue’yi sırtından iterek düşürdü ve onu faulle sola savurduktan sonra karşı karşıya geldiği Muslera’nın altından topu kaleye gönderdi.
Diğer gol öncesinde ise topu kendi sahasından çıkartma sürecinde olan Hamit’e üst üste iki kez “tartışmasız faul” müdahaleler yapıldı.
Sonrasında gol geldi.
Emre’nin şık asistini Webo usta bir kafa vuruşuyla gole dönüştürdü.
Çakır’ın her iki pozisyonda da gözlerine sanki perde inmişti.
Bu arada Ebue’nin, Webo tarafından sırtından itilince yeterince direnmediği ve yere düşürülmenin kolaylığına yattığını da ilave etmeliyim.
Ancak...
Ne olursa olsun Webo’nun, Ebue’ye yaptığı “net bir fauldü.”
Peki Galatasaray 18 çizgisinde Riera’nın müdahalesi penaltılık mıydı?
Fenerbahçe’nin 2 golü için yukarıdaki satırlarımı “Maraton programında” konuşan hakem Marcus’un da görüşlerine dayandırmıştım. Riera’nın pozisyonu için de Marcus “penaltı yok, hatta Riera’ya faul vardı” yorumunu yaptı.
......................
Bütün bunlar bir yana maçın iki gerçeği var; “Hakemin kararları ve skor levhasındaki rakam...”
Kaldı ki, yazının başına dönelim bir “boks karşılaşması” olsaydı Fenerbahçe zaten “sayı hesabıyla” galip ilan edilirdi.
Aslında bir bakıma -neredeyse- “ringdeki boksörler” görüntülerine de tanık olduk.
“Arıza adamlar” diye isim sıralamam gereksiz.
Kimler oldukları biliniyor.
Fakat...
Asil bir beyefendi gibi sahada yatıştırıcı, ayırıcı olmaya çalışan Drogba’ya yapılan birkaç hareket hem gereksizdi hem de ayıptı.
Yaşça hepsinden büyük, futbol kariyerinde hepsine irtifa farkı atan, birçoklarının istikbal hayallerini, yaşamış ve mazide bırakmış bir Drogba’ya saygısızlık, bunu yapanın karatını küçültür.
.......................
Galatasaray’ımın üst üste ikinci yılda aldığı şampiyonluğunun gelecek yıl üçlemesini ve dördüncü yıldızı kazanmasını diliyorum.
Şampiyon takımı yenen Fenerbahçe’yi de kutluyorum.
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025