Önce...Orhan Pamuk’un Edebiyat dalında Nobel Ödülü almasıyla gurur duymuştuk.
Şimdi de bilimsel çalışmaları nedeniyle Prof. Dr. Aziz Sancar’ın Nobel ödülüyle gururluyuz.
Prof. Sancar’ın “Ben Cumhuriyet’e borçluyum. Beni Cumhuriyet okuttu” sözleri kulaklarda olduğu kadar yüreklerde de yankılandı.
Cumhuriyet’in kurucusu yüce Atatürk’ü minnetle anıyoruz.
Atatürk’ün bir diğer sıfatı da “Başöğretmendi.”
Onun kara tahta önünde, elinde tebeşir ders verirken çekilmiş fotoğrafları hafızalarımızda kayıtlıdır.
Ve...
“Hayatta en hakiki mürşit (yol gösterici) ilimdir” vecizesi de...
KÖY ENSTİTÜLERİ
ATATÜRK’ün Türkiye’ye en büyük hizmetlerinden biri “Köy Enstitüleri’dir.”
Atatürk, “zihniyet devrimini / aydınlanmayı” tabandan ve kırsaldan yükseltmek gerektiğini görerek kurmuştu Köy Enstitüleri’ni...
Teknik bilgi donanımıyla birlikte, edebiyat, müzik, pozitif bilim alanlarında da köy gençlerini yetiştirmeyi hedeflemişti.
O gençler kırsalda öğretmen olarak görev alacak ve “aydınlanmayı” tabana yayacaktı.
Köy Enstitüsü gençleri “tutuculuktan, bağnazlıktan, batıldan” uzak, çağın gerekleriyle donatılmış pırıl pırıl aydınlardı.
.........................
Zaman zaman “Atatürk devrimleriyle yükselen aydınlanma dalgasının nasıl olup da söndüğünü, Cumhuriyet Türkiye’sinin yeniden din sömürüsüne açık hale geldiğini, seçim sandıklarından tutucu zihniyetin çıktığını” düşünmüşümdür.
Elbette demokrasiye ve onun ifadesi olan seçim sandıklarına saygılıyım.
Ama...
Sandıklardan çıkan oyların profilini, nedenlerini araştırmak da gerekir.
Bulabildiğim cevap “Köy Enstitüleri’nin kapatılmasıdır. Aydınlanmanın tabana yayılmasının böylece önünün kapatılmasıdır.”
.........................
Ne yazık ki bu büyük günah, Atatürk’ün kurucusu olduğu CHP’ye ait.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra çok partili rejime geçiş sancılarıyla birlikte dış koşullar değişmişti.
ABD’nin başını çektiği Batı rüzgârı egemen olmuştu.
Sovyetler Birliği “Boğazları, Kars’ı, Ardahan’ı” istiyordu.
Türkiye üzerinde ağır baskı kurmuştu.
Köy Enstitüleri ise “sola açık” öğretim görevlilerinin ağırlık koyduğu bir yapılanma içindeydi.
Bir yandan Rus baskısı, öte yandan ABD’yi Rusya’ya karşı yanına almak politikası nedenleriyle Köy Enstitüleri “komünist” suçlamalarının hedefi oldu. 1947’de MEB Bakanı Sirer tarafından “müfredatı değiştirilerek bu enstitülerin -sıradan- okullar olduğu” açıklandı, işi bitirildi.
İpe çekilmesi ise DP iktidarında oldu. (1954) Tamamen ortadan kaldırıldı.
.........................
Belki... Köy Enstitüleri’nin “ideolojik odaklar haline getirildiği” iddiasında doğruluk payı olabilir.
Ama...
Cumhuriyet aydınlanmasının bu en önemli kurumunu kapatmak yerine “ideolojiden” arındırarak amacına uygun işleviyle hizmete devamı sağlanabilirdi.
Hiç kuşkunuz olmasın ki Türkiye’de demokrasinin çok daha sağlıklı ve bilinçli tercihlerle işlediği bir sosyal yapıya geçmiş olabilirdik.
Adnan Menderes DP’sinin en önde gelen bakanlarından birine ait şu söylemi, yazdıklarımın kanıtı gibidir:
“Çarıklı ve sarıklı bizden yana. Seçimleri gene alırız.”
Prof. Aziz Sancar “Türkiye için bu kadar önemli olduğunu bilsem daha çok çalışır, Nobel ödülünü daha önce alırdım” demiş.
Köy Enstitüleri’nin önü kesilmesiydi belki başka Aziz Sancar’ları daha önce çıkarabilirdik.
Hem de Amerikan üniversitelerinden değil Türkiye üniversitelerinden.