Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Bir soru: "Türkiye ve Yunanistan arasında uçaklar çatışıyor da Kardak'tan bu yana gemiler neden sorun çıkarmıyor?
Deniz sahası, hava sahasının izdüşümü değil mi?" Geçen haftanın sonunda bir dost yemeğinde Türkiye ve Yunanistan eski Deniz Kuvvetleri Komutanlarıyla beraberdim. Bu sorunun cevabını aldım.
Emekli Oramiral George Ioannidis, Emekli Oramiral Salim Dervişoğlu'nun İstanbul'da konuğuydu. Beraber gelmişlerdi.
Kravatsız, protokolsüz rahat bir davetti.
Boğazın en güzel koyunda rakılar içildi.
Dans edildi.
Şerefe kadehler kalktı.
Önce bir gözlemimi yansıtarak bir hakkı teslim etmeliyim.
Oramiral Dervişoğlu fevkalade dans ediyor.
Özellikle hızlı danslarda da usta.
George Ioannidis'in eşi bizim sohbetten koparıp Salim Amiral'i elinden tutarak dansa götürürken, açık söyleyeyim böylesi görüntüler beklemiyordum.
Bayan Ioannidis de güzel dans eden, neşeli ve güzel bir Ege kadını.
Dans, bedenin dili olduğu kadar uyumlu kişiliği, ampati yeteneğini gösterir.
Dervişoğlu ve Ioannidis'in uyumunda dansa da yansıyan karşılıklı birbirini algılama ve ortak hareket etme yeteneğinin katkıları olmalıydı.

Oramiral Ioannidis şöyle dedi:
"Pilotlar 22 - 23 yaşında gençler.
Havada yalnızlar.
Fiyaka yapıyorlar birbirlerine.
Denizde ise koca koca gemiler, komutan ve subaylar...
Havada küçük kıvılcım bile sürtüşmeye neden olabiliyor.
Ama...
Taraflar arasında pilotların ruh hallerini de olumlu etkileyecek bir zemin oluşursa, böyle sorunlar pek yaşanmaz.
Biz Salim'le daha yıllar önce, işte bu ortak zemini yarattık.
Ülkelerimiz arasında, yumuşama olmamıştı. Sözgelişi benim ülkemdeki Savunma Bakanı, böyle yaklaşımlara çok soğuk bakıyordu.
Ona, Salim'le vardığımız ilkeleri kabul ettirmek için neler çekmedim ki!"

Kardak Krizi'nin savaşa dönüşmesi işten bile değildi. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller "O bayrak inecek, o asker gidecek" diyordu.
Savaş başlamak üzereydi ki, Büyükelçi İnal Batu'nun ortaya attığı, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral merhum Güven Erkaya'nın cesaret ve belagatle desteklediği "Türk denizcilerinin de yandaki kayalığa çıkmaları" formülü, bomba piminin çekilmesini son anda önlemişti.
Peki sabah kalktıklarında yandaki kayalıkta Türk bayrağını ve Türk denizcilerini gören Yunanistan'da bu olay ne etki yapmıştı?
Yıllardır merak edilen bu sorunun cevabını da Ioannidis'ten o gece dinledim. Meğer orada da şahinler bizimkiler için "o bayrak inecek, o asker gidecek" havasındaymışlar. Kayalıklara gemi göndermek görüşü ağır basıyormuş. Ioannidis ise 4 helikopter uçurmakla yetinilmesini önermiş.
Sanrası biliniyor...

Oramiral Dervişoğlu mucizenin resmini şöyle çizdi:
Kardak krizi sonrası Varna'da toplantı olmuştu. Ege'de Kardak olayındaki gibi gereksiz krizlerin önlenmesini teklif ettim.
Gözüm George'a kaydı.
Bakışlarından onun da benimle aynı duyguları paylaştığını hissettim.
George da bu doğrultuda konuştu.
Benim "Karadeniz Çağrı Kuvvet" projemi benimsedi.
Ve o günden sonra bir yandan bu planı birlikte son şekline getirirken öte yandan ikisi de komutanlıklarına, siyasi iktidarlara bunu kabul ettirmek için uğraşmışlar.
Yeşil ışıklar nihayet yanmış.
Ve mucize gerçekleşmiş.
İki amiral yıllardır birbirlerine gidiyorlar. Birlikte geziyorlar. İki tarafın deniz kuvvetleri en küçük sorunda telefonla konuşarak çözüm üretiyorlar.
Türk ve Yunan gemileri birbirlerinin limanlarına gidiyorlar.
Yakıt alıyorlar.
Deniz ortasında gemi komutanları birbirlerini yemeğe çağırıyorlar.
.....
Kıssadan hisse... Gerginlik en kolay yoldur.
Hele toplumda milliyetçilik hislerini kabartarak üzerinde sörf yapmak.
ABD ile gerginleşen ilişkilerde ABD'li komutanın basiretsizliği temel nedendir. Ama bizim de başka kademelerde kişisel ılımlı ilişkilerle bir şeyler halledebilmemiz mümkün değil mi?