Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     İki bakanla, iki söyleşi...
Önce Adalet Bakanı Çiçek.
AB ile 6. Uyum Paketi için duyarlı konularda net bir konuşma oldu.
Kürtçe TV ve radyo yayınları için zaten bu yasaklar kaldırılmış bulunuyor.
Yasada değişiklik için sadece bir "özel" sözcüğü eklenmiş.
Yani, "özel" radyo ve TV'ler de farklı dillerde (Kürtçe) yayın yapabilecek.
Sınırların ötesinden, Kürtçe yayın yok mu?
Çanak antenlerle bu topraklara taşınmıyor mu?
Ya internet?
Her bilgisayarda bir tuşa basmak yeterli.
Bunu tartışmak sadece patinaj...
Geçiniz.
"Denetlenemez" itirazlarına gelince.
Zor ama imkansız değil.
Adalet Bakanı Çiçek'e göre, bizim gibi duyarlığı olan Avrupa ülkelerindeki denetim yöntemleri uygulanabilir.
Çiçek, "daha sonraki aşamanın, RTÜK tarafından uygulama yönetmelikleri olduğunu" söyledi.
RTÜK, "yasssakkk"ların ötesinde, şimdi, "birlikte yaşamın hoşgörü ve demokrasi, ortak yurt sorumluluğu" paydasını oluşturmalı.
Türkiye cesur bir adım atıyor.
Ama...
"Çılgın cesaretle, bilge cesaret" arasında kıldan ince, kılıçtan keskin çizgi de izlenmeli.

Pakette bir de "ibadethane" sözcüğü var.
Tartışmalara neden oldu.
Apartmanların terasına minare dikip toplu ibadet, son yılların "İslamı yaşıyoruz" trendi.
Sabahın köründe, ayazında, yağmurunda, karında kalkıp giyinmek, 100'lerce metre - adım başı cami yapımlarıyla mesafeler bu denli kısaldı - yürümek yerine, apartmanın üst katına çıkıvermek çok daha kolay.
Ancak Bakan Çiçek'ten aldığım bilgiye göre apartmanlarda böyle ibadet yerleri için düzenleme yasadan çıkarılmış.
"İbadet yeri" deyimi, kiliseleri ve diğer dinlerin ibadet mekanlarını kapsıyor.
Türkiye'de yabancıların taşınmaz alımları nedeniyle "göçmen nüfusun" dini ihtiyaçlarını karşılamak da artık gündemde.
Cami, kilise, havra gibi sözcükler yerine, Alevi yurttaşlar için cemevi ve başka inançlardan olanların, örneğin Budistleri de kapsayan "ibadet yeri" sözcükleri kullanılıyor.
İmar planı olan yerleşme alanlarında bu plan, olmayanlarda ise yerel mülki amirin onayı koşulu getirilmekte.

Adalet Bakanı Çiçek, muhafazakar kesime "reform" önerisi getiren öncüler arasındadır.
Daha önce, Erbakan'ın Refah Partisi'ne Çiçek, reformist bir grupla birlikte önerilerde bulunmuştu.
Korkut Özal, Abdülkadir Aksu ve diğer bazı isimlerle...
Turgut Özal ekolünden olan bu isimler, RP'yi daha geniş kesimlere açmayı, modernleşmeyi hedeflemişlerdi.
"RP bunu yaparsa, oy patlamasıyla iktidara gelir" iddiasındaydılar.
Erbakan mesajı okuyamadı.
Iskaladı.
Erdoğan ve Gül'ün başını çektikleri AKP, aslında bu zihniyet değişimini algılamışlardır.
İslamı yaşamaktan kopmaksızın modernleşmek.
Bu formül seçim sonuçlarına göre tuttu.

Çiçek'in imzasını taşıyan yasa ve Anayasa düzenleme paketi şeffaflık izlenimi veriyor.
Buna karşılık; Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ile yaptığımız konuşmadan hala tereddütlerim var.
Çelik, düzgün konuşuyor.
Nazik...
Ancak anlattıkları, imam hatipler bağlamında, sorun üretmeye dönük görünüyor.
Büyük ölçüde çözülmüş sorunu, kaşır gibi...
"Ben imam hatipli değilim. Ailemde yok" diyor ama partisinin genel başkanı ve başbakanı imam hatipli...
Öne sürdüğü yeni düzenlemelere katılmak zor.
Hatta katılamayız.
Durduk yerde yeniden imam hatiplilerin sayısını artıracak.
Kabuk tutmuş yaraları kanatmak olabilir bu.
Belki yerel seçimler için de politik yatırım...
Meslek okullarının haklarını savunur gibi görünüyor ve "meslek yüksekokulları kalitesiz, o halde üniversiteye girsinler diyor" ama Milli Eğitim Bakanı'nın görevi okulları kapatmak mı... Yoksa, kalitesini yükseltmek mi?
Tevhid - i tedrisat ilkesi nerede?
"Okullar olmasa Milli Eğitim Bakanlığı ne güzel yönetilirdi" diyen bakanı anımsıyorum.