Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

SOL üst köşesinde Tansu Çiller yazan bir zarf.
İçinden "hafıza kartı" diye adlandırılan, eni 9, yüksekliği 15 santimetre bir not kartonu çıkıyor.
Sağ üst köşesinde Bilkent'ten yazılı... Altı çizilmiş.
Belli ki; Tansu Çiller'in Bilkent'teki konutundan gönderilmiş ya da oradan alınan bir bilgi not olarak yazılmış.
Kartın üzerinde büyük harfle aynen şu kelimeler yazılı:

"20 MİLLETVEKİLİ BU AKŞAM BİR ARAYA GELİYORLARMIŞ. (YALIM EREZ, İLHAN AKÜZÜM VB.)
MUŞ MV. ERKAN KEMALOĞLU'NU DA ÇAĞIRMIŞLAR. (ERKAN BEY, ÖZER BEY'E İLETMİŞ. O KATILMAYACAK.)
AKÜZÜM'Ü TANIYAN BİRİSİ DEVREYE GİRSİN."
Yani...
Bu toplantının önlenmesini ve mümkünse Aküzüm gibi nispeten etkili isimlerin katılmasını önlemek için Bilkent'teki Çiller'in konutunda çabalar gösteriliyor.
Bu notun fotokopisi elimde.
Hiçbir şey gizli kalmıyor...
Ayrıca...
Böyle Aküzüm'ü ya da başkalarını devreye koymak gibi yapay önlemlerle toplantıları önlemek, siyasi gelişmelerin yönünü değiştirmek mümkün değildir.
Nehirler, mecraları ne denli değiştirilirse sonunda denize akarlar.
Nitekim, dünkü toplantı Hilton'da yapılacaktı.
Zorlamalar üzerine hiç akla gelmeyecek bir yer seçildi.
Büyük bir gazetenin Ankara bürosunda akşamüstü 6'dan başlayarak geceyarısına kadar süren toplantı ve söyleşiler oldu.
R.V.'den getirtilen yemekler yenirken "Bu hükümetin yürümeyeceğinin altı çizildi."

HÜKÜMET için son gensoru önergesini, hükümetin sadece 6 oy farkla aştığı dikkate alınırsa, DYP'nin "bu iş burada biter" görüşünde birleşmekte olan 15 - 20 milletvekili kader belirleyici etkinliğe sahiptir.
Refahyol hükümetini düşürebilirler.
Yeni bir hükümet oluşturabilirler.
Çiller ve kurmayları bunun bilincindeler.
Yazının başlarında belirttiğim nottaki satırlar da, bu telaşı yansıtmaktadır.
Öte yandan...
20 kişinin ani bir öfke hareketi oluşturmadıklarını, bir yeni hükümetin kurulması için planlı ve düzenli politika uyguladıklarını belirtmeliyim.
Örneğin...
Onlar adına 4 milletvekili geride kalan hafta Paris'teydiler.
Paris'te olan Mesut Yılmaz'la görüştüler.
Yeni bir hükümet formülünün, eksik kalan meclis desteğini tamamlamak üzere DYP içindeki operasyon Paris'te planlandı.
Yani...
Sanılanın tersine...
Mesut Yılmaz, Paris'te dalga geçmiyordu.
Bu gruptakilerle konuştum.
Onlara göre... "İki olasılıkta da hükümet yürüyemez."
Açıklayayım:
"Birincisi...
Erbakan, MGK kararlarını imzalar. Ancak... Uygulayamaz. Bir ay sonra durum daha da karışır. Üstelik DYP de sorumlu hale gelir.
İkinci olasılık...
Erbakan, MGK kararlarını imzalamasaydı dahi gerilim iyice tırmanacaktı. Komutanların - baraj kapakları açıldı, sular akıyor - sözünden sonra, dramatik gelişmeleri görmek zor değildi.
Refahyol gene yoluna devam edemezdi.
O halde... DYP içinde bir grup rejim büsbütün batağa saplanmadan ağırlık koymalı, alternatif hükümet çözümünü oluşturmalıdır. Sahip oldukları sayı da buna yeterlidir."

Erbakan'ın karargahında ise değerlendirmeler şöyleydi:
Bazı güçler...
Örneğin...
"ABD ve ordu bizi hükümetten alaşağı etmeye karar vermişlerse, şimdi olmasa, az sonra bir başka vesile ile bunu gene yapacaklardır.
O halde vuruşarak çekilelim.
Tabanımıza karşı MGK kararlarını imzalamamış olalım."
Karargahta bu sanılar biraz da "Washington'da yeşil ışık yanmasa, komutanlar böyle davranmazdı" mantığından kaynaklanmaktaydı.
Oysa...
Türkiye hür ve bağımsız bir ülkedir.
İçişlerine kimse karışamaz.
Bu paranoya bir yana...
İşin aslı...
RP bu kadere kendi kendini sürüklemiştir.
Yüzde 20 oyla - ki o yüzde yirminin yarısı da tepki oylarıdır - Türkiye'yi fethettiğini sanmıştır.
Bu görüntüden çıkacak sonuç "Erbakan'ın herşeye karşı gene de MGK kararlarını imzalamayı ciddi olarak düşündüğü " idi.
Çiller ile kader birliği de bunu gerektiriyordu.
Aksi halde ikisi de iktidardan uzaklaşacaklardı.
Bir daha iktidar olmaları uzun süre hayaldi.
Kararları imzalamak üzere Erbakan önce söz verdi, sonra Çiller ve MGK Genel Sekreteri bir araya geldiler, imza sorunu aşıldı.
Ama...
Bu imzaların arkasında durup durmayacakları sorunu, imzaların atılmış olmasından daha önemli...